AJANDA


Index

Ajanda

Anket

Devlet

Dosya

Gündem

Haber

İletişim

Linkler

Medya

Tarihçe


 



- KKTC GÜNCESİ / ŞUBAT 2005

1 Şubat    AB Komiseri Leopold Maurer, Yeşil Hat Tüzüğü'ne ilişkin çeşitli temaslarda bulunmak amacıyla Ada'ya geldi. Maurer başkanlığındaki AB Komisyonu heyeti, Yeşil Hat aracılığıyla Kıbrıslı Türklerin ürünlerinin ticaretinin Güney Kıbrıs'a genişletilmesi ve "AB'nin üçüncü ülkelere gümrüksüz ürünler konusunda uygulamakta olduğu politikaya benzemeyecek ve denk düşmeyecek" bir formülü görüşmek üzere ilk önce Güney Kıbrıs'ta temaslarda bulunacak. (Kıbrıs, 2 Şubat)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat'ın, GKRY Başkanı Tasos Papadopulos'a görüşme çağrısını yinelediği, ancak Papadopulos'un bunu bir kez daha reddettiği bildirildi. Talat'la sadece Kıbrıs Rum tarafının BM gözetiminde müzakerelere hazır olduğunu yineleyen Papadopulos, her türlü görüşmenin faydalı olduğunu ancak Talat'ın gösterişe yönelik taktiğini izlemeyeceğini belirtti. Papadopulos, "Rum Hükümeti'nin Limasol'da Türk okulu açılmasına ilişkin kararını uzun zaman önce almış olduğunu ve Talat'ın bu konuya işaret etmesine gerek olmadığını" söyledi. Papadopulos, "Ticarete ilişkin konuların ise AB'de görüşülmekte olduğunu" ifade ederken, şu anda Talat ile görüşmekte bir fayda görüp görmediği şeklindeki bir soruya karşılık ise "her türlü görüşmenin faydalı olduğunu ancak Sn. Talat'ın gösterişe yönelik taktiğini izlemeyeceğini" belirtti. (Kıbrıs, 2 Şubat)

    - Rum Meclisi Başkanı ve AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas, Mehmet Ali Talat'la her zaman her yerde görüşmeye hazır olduğunu ancak bu görüşmenin Kıbrıs'ta olmasını tercih ettiğini ifade etti. Hristofyas, "Görüşme zamanını belirlemenin Talat'a kalmış bir şey olduğunu" belirtti. (Kıbrıs, 2 Şubat)

    - Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in Sözcüsü Jean-Christophe Flori, Türkiye ile müzakerelerin çerçevesine ilişkin belgenin, en geç Haziran sonuna kadar hazır olacağını söyledi. Ankara Anlaşmasının 10 yeni AB üyesini kapsayacak şekilde genişletilmesini öngören protokolün, Kıbrıs Rum Kesimi'ni de kapsayacak şekilde 3 Ekim'den önce imzalanmasının zorunluluk olduğunu ifade eden Flori, "Aksi halde müzakereler başlamaz. Bu kural kesin ve açık. Politik direnç olursa müzakereler tehlikeye girer" dedi. İmza sürecinin son dakikaya sıkıştırılmaması gereğinin altını çizen Flori, 17 Aralık Brüksel zirvesinde yaşananların tekrar etmemesini istedi. (Kıbrıs, 2 Şubat)

2 Şubat    AB Komisyonu, Türk hükümetine bir mektup göndererek, "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni de kapsayacak şekilde genişletilmesi öngörülen Ankara Protokolü'nün Şubat ayı sonuna kadar parafe edilmesini istedi. KKTC'de temaslarda bulunan AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Leopold Maurer, protokolün parafe edilmesini ilk adım olarak niteleyerek, protokolün imzalanmasına kadar bunu başka adımların izleyeceğini belirtti. (Kıbrıs, 3 Şubat)

    - BM Güvenlik Konseyi'nin Kıbrıs'taki Barış Gücü askerinde % 30 indirime gidilmesi kararı Ocak başından bu yana uygulanmaya başlandı. 66 Slovak, 42 Macar ve 99 Arjantinli olmak üzere toplam 207 BM askeri Larnaka Havaalanı üzerinden adadan ayrıldı. BM açıklamasında, Ocak başından bu yana ayrılan BM personelinin sayısının 320'ye ulaştığı kaydedildi. Daha önce ayrılanlar arasındaysa yine bu üç ülkenin yanı sıra İngiliz BM askerleri de bulunuyordu. Böylece Kıbrıs'taki BM Barış Gücü'nün (UNFICYP) toplam personel sayısı bin 230'dan 910'a düştü. Bu sayının yılın ilk çeyreğine kadar 860'a düşmesi bekleniyor. (TAK)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat, BM'in adadaki asker sayısının azaltmasının, Rum Tarafının Kıbrıs sorununun çözümü konusunda takındığı tavrın bir sonucu olduğunu söyledi. Talat, Barış Gücü'ndeki (UNFICYP) asker sayısının azaltılmasının Güvenlik Konseyi'nin adada görev yapan BM askerlerinin görevlerine ilişkin yeni değerlendirmesi çerçevesinde yapıldığını kaydetti. Asker sayısının  buna göre azaltıldığını, nokta nöbetleri yerine devriye hizmetlerinin artırıldığını ve buna benzer bir kısım tedbirler alınmaya başlandığını belirten Talat, "Bu da bir anlamda Kıbrıs sorununun çözümünde Rum  tarafının takındığı tavrın BM'de yarattığı küçük bir yankıdır diye düşünüyorum" dedi. (Kıbrıs, 3 Şubat)

    - Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, "Kıbrıs'tan bir tek Türk askeri törenle gönderildiği an Türkiye şunu kabul etmiş olacak: Kıbrıs'taki sorun, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Türkiye tarafından işgal sorunudur, askeri bir sorundur" dedi. Denktaş, 24 Nisan referandumuna değindiği konuşmasında, referandumun, "Kıbrıs'ın iki sahibi vardır ve Kıbrıs'ın bu iki sahibinin ayrı ayrı ve eşzamanlı alacağı kararla buradaki gelecek yeşerebilir. Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların tek başına karar verme yetkisi yoktur"un göstergesi olduğunu söyledi.
        Kıbrıs Rum tarafının AB'ye üyeliğine işaret eden Denktaş, şöyle konuştu: "AB'nin 25 üyeden oluştuğu söyleniyor. Biz de diyoruz ki hayır, AB 24.5 üyeden oluşuyor, çünkü son üyenin diğer yarısı içeride değildir. İçeride olmamasının nedeni, AB'nin uluslararası bir anlaşmayı ihlal ederek, Kıbrıslı Rumları Kıbrıslı Türklerin itirazına rağmen AB içine almış olmasıdır."
        Denktaş, AB normlarının uygulanmamasının suçlusu ve sorumlusunun Kıbrıslı Türkler ya da Türkiye olmadığını ifade ederek, "Peki bu ayıp kime aittir? Bunun cevabı tektir. AB'nin kendisine aittir. Şu anda kucaklarında kendi sınırları içinde diğer üyelerin dışında tekil durumda duran tek üyeleri vardır. İşgal altında diye addettiğiniz Kıbrıs Cumhuriyeti... Niye? Çünkü bütün üyeleri dışında kendi iç sorununu çözmeden üye olabilen tek ülke Kıbrıs Cumhuriyeti'dir" şeklinde konuştu.
        Serdar Denktaş, Direkt Mali Yardım Tüzüğü ile Direkt Ticaret Tüzüğü'ne de işaret ederek, bu konuda kendilerine, "Gelin, Direkt Mali Yardım Tüzüğü'nü kabul edin, geçirelim. Ticaret Tüzüğü Allah kerim. Şimdi geçmesi mümkün değil. Bunu sonra düşünürüz" denildiğini ifade etti. (Kıbrıs, 3 Şubat)

    - Lefkoşa Belediye Başkanı Kutlay Erk, Avrupa Parlamentosu'nda önemli bir ağırlığı bulunan Sosyalist Grup'un, izolasyonların kaldırılması anlamına gelecek "Doğrudan Ticaret Tüzüğü"nü desteklediğini en yetkili ağızlarından açıkladığını belirterek, bunun "izolasyonların kaldırılacağına dair ipuçları" olduğunu belirtti.
        CTP-BG'nin AKPA'daki üyesi Özdil Nami'nin Sosyalist Grup'la bütünleştiğini ve bu grupta faaliyetlerde bulunduğunu anlatan Erk, Kıbrıs Türkü'nün henüz AP'de sandalyelerini alamadığını, ancak almış olsalardı Sosyalist Grup üyesi olarak çalışacaklarını belirtti. Erk, Avrupa Parlamentosu'nda seçilmiş Kıbrıslı Türklerin temsiliyet hakkı Rumlar tarafından işgal edildiği için AKPA'da olduğu gibi "gözlemci" statüsünde de olsa katılabilmek için destek istediklerini söyledi. (Kıbrıs, 3 Şubat)

3 Şubat    AB Komisyonu Genişleme Genel Direktörlüğü, Kıbrıs Türk toplumu için özel bir birim oluşturdu. Kıbrıs Türk Toplumu Çalışma Kolu (Task Force Turkish Cypriot Community) adı altında oluşturulan birim başkanlığına Leopold Maurer getirildi. Maurer, Güney Kıbrıs'la üyelik müzakerelerini yürüten AB birimin başkanlığını da yürütmüştü. CTP-BG, AB Komisyonu'nun genişleme birimini yeniden yapılandırarak Kıbrıs Türk toplumu için özel bir birim oluşturmasının memnuniyet verici olduğunu belirtti. Komisyonun kararı, "tanıma anlamı içermemekle birlikte, Kıbrıslı Türklerin farklı bir yapı olduğu teyit edildi" şeklinde yorumlandı. (Kıbrıs, 4 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Türkiye'ye AB üyeliği için "Kıbrıs meselesini hallet de gel" denildiğini belirterek bunu eleştirdi. Denktaş, bütün dünyanın Türkiye'ye baskı yaptığını ve Kıbrıs meselesinin sırat köprüsüne oturtulduğunu kaydederek, meselenin bunca yıl halledilmemesinin sebebinin Rumların adanın tümüne sahip çıkmakta direnmesinden, kendilerinin ise boyun eğmemesinden kaynaklandığını söyledi.
        Denktaş, taraflardan biri hayır dediği için Annan Planı'nın ortadan kalktığını ancak şimdi canlandırılmak istendiğini belirterek, Türkiye'deki bazı yazarların da planı savunduğunu ifade etti. Annan Planı'nın neticesinin Türk askerinin adadan çıkarılması, bütün Rum göçmenlerin dönme hakkı olmasını ve karmakarışık idare sistemi kurulması olacağı görüşünü dile getiren Denktaş, Türk askeri çıktıktan sonra Kıbrıslı Türklerin Rum'un insafına bırakılacağını ve Kıbrıs'ın kısa sürede tamamen Rumlaşacağını, Girit misali elden gideceğini söyledi. Denktaş, "Bunu devamlı surette halka anlatmaya çalışıyoruz. Anlayan var, anlamayan da var. Ama bir anlaşma olacaksa bağımsızlığımız esas olarak kabul edilmelidir. Bağımsızlığımız kabul etmeden, kağıt üzerinde bir anlaşmayla biz yeniden gaflete düşer ve 'aman ne güzel oldu, barış oldu' diye uykuya yatarsak Türk askeri de adadan çıktıktan sonra mahkum oluruz, Kıbrıs elden gider. Elden giderse de Türkiye'nin güney sahillerindeki limanlar Yunan adalarının kontrolü altına girer" şeklinde konuştu. (Kıbrıs, 4 Şubat)

- Başbakan Mehmet Ali Talat, "AB'yle ilişkilerimizde tarihimizin en iyi noktasındayız" diye konuştu. AB'yle ilişkilerde Kıbrıs Türk tarafı olarak dertlerini anlatabilecekleri bir noktaya geldiklerine  dikkat çeken Talat, AB tarafından "doğru" bulunduklarını ve verilen destek için tüm olanakların seferber edildiği günler yaşandığını vurguladı. Talat, geçmişte doğru politikaların uygulanamamasından dolayı zorluklar yaşandığını belirterek, haklı olunan noktalar savunularak sıkıntıların aşılacağını ve AB'yle bütünleşme sürecini Kıbrıs Türkü olarak başarıyla gerçekleştireceklerini ifade etti.
    Talat, Türkiye'nin Ankara Protokolü'nü mümkün olduğunca erken imzalamasında bir sakınca görmediğini belirterek, ''Bana sorarsanız, 3 Ekim'e kadar Türkiye'nin beklemesine gerek yok'' dedi. Talat, bugünkü aşamada Kıbrıs sorununun 2 kritik alanının bulunduğunu dile getirerek, bunlardan birinin AB, diğerinin ise BM olduğunu söyledi.
        Kıbrıs Rum kesiminin, AB'ye üye olduktan sonra sorunun çözümü için çaba göstermediğini vurgulayan Talat, sorunun çözümü için AB'nin, üyesini yönlendirmesi ve baskı altına alması gerektiğini bildirdi. Talat, BM'nin sorunu çözmek için harekete geçmesi ve Güvenlik Konseyi'nin de Genel Sekreter'in hazırladığı raporun onaylanması için çalışma yapması gerektiğini kaydetti.
            Kıbrıslı Türklerin artık Avrupa ve dünya kamuoyunda farklı algılandığını, Kıbrıs'ın kuzeyine yabancı yatırımcının ilgisinin arttığını, bunun, adadaki Türklerin dünyayla bütünleştiği anlamına geldiğini anlatan Talat, şöyle devam etti: ''KKTC'ye yapılan izolasyon zayıflamaya başladı. AB ile uyum çalışmalarımız var. Teknik hazırlıklar devam ediyor. Kıbrıs Türk halkı ekonomik anlamda dünyayla entegre olacak. Bütün bu adımlar gösteriyor ki, izolasyon büyük ölçüde zayıfladı. Henüz izolasyon kalktı mı, beklediğimizi aldık mı? Hayır, almadık, ama 'hiçbir şey olmadı' demek de yanlış. Bugüne kadar yürüttüğümüz politikanın istikrarlı bir şekilde devam etmesi gerekir.''
        Talat, Kıbrıs'ta çözümden önce Türk askerinin çekilip çekilmemesini tartışmayı doğru bulmadığını belirterek, "Kıbrıs sorununun nedeni ve Kıbrıs sorununun kendisi, adadaki Türk askerinin varlığı değil" dedi. (Kıbrıs, 4 Şubat)
   
- Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, Kıbrıs'ta çözümü kendisinin de istediğini hem de yarın istediğini, elinde sihirli değnek olsa bunu yapacağını ancak böyle bir sihir bulunmadığını söyledi. Serdar Denktaş, sivil toplum örgütlerinin önemine inandıklarını ayrıca Avrupa'nın da bu örgütlerin sesine kulak verdiğini belirtti.
        "Çözümü ben de isterim hem de yarın. Elimde sihirli değnek olsa bunu hemen yaparım ama böyle bir sihir yok" diyen Denktaş, sorunun çözümü konusunda inisiyatifin ne kendilerinin ne de Türkiye'nin elinde olduğunu, çözümü Türkiye değil Kıbrıs Türk Halkı'nın iradesinin sağlayacağını ancak bunun Rumlar isterse gerçekleşebileceğini vurguladı. Rum'un bunu istemediğini bilerek "Ekim ayına kadar mutlak çözüm" demenin tavize hazır olmak yönünde bir görüntü verdiğini kaydederek, Rum'un çözüm yönünde bir motivasyonu kalmadığını ifade eden Denktaş, tek motivasyonlarının Türk askerinin adadan ayrılması olduğunu  ifade etti.
        Annan Planı'nın gerisine düşmemek şartıyla bu çerçevede görüşmelere hazır olduklarını söyleyen Denktaş, ancak Rum tarafının bu tutumunu sürdürmesi halinde 4 değil 44 kere daha masaya oturulması halinde de sorunun çözümlenemeyeceğini kaydetti. Denktaş, karşı tarafı çözüme ikna etmenin yolunun, uluslararası topluluğun, masaya oturulurken Rumlara, "Anlaşma olmadan kalkarsanız, Türkler uluslararası topluluğa entegre olur" demek olduğunu söyledi. (Kıbrıs, 4 Şubat)
   
    - Kıbrıs'taki kayıp kişilerin akıbetini araştırmak amacıyla kurulan Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi, Rum üye Eliades Georgıadi'nun toplantılara katılmaması nedeniyle toplanamıyor. Komitenin planlanan resmi toplantısına Rumların katılmaması dolayısıyla toplantı gerçekleşemedi ve  Türk tarafı kayıplar konusundaki yeni belgelerini sunamamış oldu.
         Kızılbaş bölgesinde mezar yeri olup olmadığını tespit amacıyla yapılan kazının ardından 17 Ocak tarihinde düzenlenen gayrı resmi toplantıya Rum temsilci katılmamıştı. 19, 26 Ocak ve 2 Şubat tarihleri için de toplantı yapılması bir ay önce programlanmış olmasına rağmen Rum temsilci bu toplantılara da gelmemişti. Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi'nin 7-8 Şubat tarihlerinde Strasburg'ta yapacağı toplantıların gündeminde Kıbrıs'taki kayıp kişilerin durumu da bulunuyor. Rum tarafının bu toplantıda siyasi avantaj sağlamak amacıyla toplantılara katılmadığına dikkat çekiliyor. (Kıbrıs, 4 Şubat)

    - Türkiye'de DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, KKTC'de hakkaniyetli bir çözüm olmadan, Rum kesimi ve AB'nin dillendirdiği asker çekilmesinin söz konusu olmaması gerektiğini söyledi. Ağar, DYP'nin, çok uzun yıllardan beri Kıbrıs konusunu, dış politikanın ana ve temel sorunu olarak gördüğünü ve görmeye devam edeceğini söyledi. Ağar, "Türkiye ve Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımızın, hiç bitmeyen ve bitmeyecek olan karşılıklı işbirliği, beraberlik, kavrayış içerisinde bu milli meseleyi, milli davayı götürmelerinden kaynaklanmaktadır" diye konuştu.
        Başta AB olmak üzere, KKTC'ye vaat edilen hiçbir iyileştirmenin yapılmadığını ancak çok cılız bazı adımların atıldığını kaydeden Ağar, bunun, "tanıma" anlamına gelmeyen, küçük atılımlar olduğunu belirtti. "Bunların daha ileri boyutlara gelmesi gerekmektedir" diyen Ağar, hakkaniyetli bir çözüm ile Kıbrıs'ta yaşayan soydaşların haklarının korunmasını isteyerek, "Ancak bütün bunlar olurken, her şeyi veren hiçbir şey almayan konumunu görmek bizim işimiz değildir" dedi. (Kıbrıs, 4 Şubat)

4 Şubat    KKTC'den Kıbrıs Rum kesimine ticari mal akışını düzenlemek amacıyla hazırlanan Yeşil Hat Tüzüğü genişletiliyor. Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilciliğinden yapılan açıklamaya göre, Rum Yönetimiyle AB Komisyonu arasında bu konuda ön anlaşmaya varıldı. Ön Anlaşmaya göre, tarım ürünleri, özellikle narenciye ticaretindeki engeller kaldırılıyor. Bireyler geçişlerde kişisel kullanım amacıyla sadece 135 Euro'luk mal taşıyabilecek. Bireyler beraberlerinde sadece 1 litrelik alkollü içki ve 40 sigara geçirebilecek.
        Bostancı (Astromeritis) ve Lokmacı'da (Ledra Street) planlanan 2 yeni kapının açılmasıyla ilgili çalışmalar devam ediyor. AB'nin sponsorluğunda ara bölgenin mayınlardan temizlenmesi çalışmaları çerçevesinde Bostancı bölgesindeki mayınların temizlenmesi çalışmaları bir süre sonra başlayacak.
        AB Komisyonu ile Rum Yönetimi, Yeşil Hat Tüzüğü kapsamındaki ticarete daha fazla ürün katma konusunda daha esnek bir prosedür takip edilmesinde anlaştı. Düzenleyici çerçeve ise günlük iş pratiğine uygun hale getirildi. Tümüyle Kuzey Kıbrıs'ta üretilmiş veya işlenmiş ürünlerin tamamı bu ticaretin kapsamına alındı.
        Tarım ürünlerinin, özellikle narenciyenin ticaretindeki engeller kaldırılacak. KKTC ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki geçişlerde kişiler beraberlerinde toplam 135 Euro'luk mal geçirebilecek. Alkol ve sigaradaki sınırlamalar ise devam ediyor. Bireyler beraberlerinde sadece 1 litrelik alkollü içki ve 40 sigara geçirebilecek. (Vatan, 5 Şubat)

    - Özellikle Güzelyurt bölgesi halkı için büyük önem taşıyan Bostancı Kapısı'nın açılması yönünde önemli bir adım atılarak bölgede mayın keşif çalışması başlatıldı. Kıbrıs'taki BM Barış Gücü (UNFICYP) Sözcüsü Brian Kelly, bu çalışmayla mayın temizleme faaliyetlerine gelecek hafta başlanmasının hedeflendiğini bildirdi.
        Mayın keşif çalışması, AB'nin sponsorluğunda ara bölgenin mayınlardan temizlenmesi çalışmaları çerçevesinde Kıbrıs'taki Birleşmiş Milletler Proje Hizmetleri Ofisi'ne bağlı olarak çalışan ve "UNOPS PPF" olarak adlandırılan uzmanlarca yürütülüyor. (Vatan, 5 Şubat)
     
    - TC Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye'nin Kıbrıs Rum kesimini tanımadığını ve adada nihai çözüm sağlanana dek de tanımayacağını söyledi. Gül, "Gümrük Birliği anlaşmasının Rum kesimini de kapsayacak şekilde genişletilmesini öngören protokolün Türkiye tarafından imzalanması konusunda tek hassasiyetin, Rum kesimini tanıma anlamına gelmemesi olduğunu" vurguladı.
        Gül, "Bildiğiniz gibi biz 3 Ekim'de müzakerelere başlayacağız. O zamana kadar vaktimiz var, gerekli çalışmaları yapıyoruz. Burada bizim birinci önem verdiğimiz nokta şudur: Kıbrıs Rum kesimini tanımıyoruz biz ve nihai çözüm olana kadar da tanımayacağız. Bu protokolün bizden daha önce kayıtsız şartsız imzalanması istenmişti, ama biz bunu reddettik. Onun için Brüksel'de bazı problemler çıkmıştı. Daha sonra bizim o şartlarımızı AB kabul etti. Daha sonra yapılan açıklamalarda da herhangi bir tanımanın söz konusu olmadığı söylendi. Şimdi biz kendi tedbirlerimizi alarak, herhangi bir şekilde dolaylı olarak da bu protokol imzalandıktan sonra bir tanımanın söz konusu olduğunu göstermeyecek bir şekilde, Kıbrıs Rum kesimini nihai bir çözüm olana kadar tanımayacağımızı teminat altına alarak, bu protokolü günü geldiğinde imzalayarak yolumuza devam edeceğiz" dedi.
        Gül, Leopold Maurer'in protokol başlayana dek bazı adımların atılmasından söz ettiğini de anımsatarak, "Bu adımlar AB'nin atması gereken adımlardır. Avrupa Komisyonu'nun Kıbrıslı Türklerin ambargolardan ve izolasyondan kurtarılmaları için hazırladığı ve teklif ettiği iki tane tüzük vardır. Dolayısıyla atılması gereken adımlar bu adımlardır. Bunlar AB'nin masasında durmaktadır ve Rum blokajıyla karşı karşıyadır. Umut ediyoruz ki, koskoca Avrupa Birliği Kıbrıs Türklerine verdiği sözleri tutabilecek konuma gelecektir. Eğer AB referandumdan önce verdiği sözleri unutursa veya yapamaz duruma geçerse Kıbrıs Türkleri ve bizim nezdimizde çok büyük kredi kaybedecektir. O açıdan AB temsilcisinin atılabilecek adımlardan bahsetmesini de memnunlukla karşılarım" diye konuştu. (Vatan, 5 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ortak milli dava Kıbrıs sorununun  ancak Türkiye ile birlikte çözüme kavuşturulabileceğini belirterek, "Biz ateş olsak düştüğümüz yeri yakarız" dedi. Türkiye'nin stratejik çıkarları nedeniyle Kıbrıs'a geldiğini de söyleyen  Denktaş, "Sorun Kıbrıs Türkü'nü kurtarmak olsaydı bizi Türkiye'ye götürür ve 30-40 apartmana yerleştirirdi" ifadelerini kullandı. (Vatan, 5 Şubat)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat, doğrudan ihraç dışında bir uygulamanın kesinlikle izolasyonun kaldırıldığı anlamına gelmeyeceğini ve böyle bir şeyi kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Talat, "İzolasyonların kaldırılabilmesinin yegane yolu, bizim de serbest ticaret yapabilmemizdir; kendi limanlarımızdan, kendi hava limanlarımızdan. Bundan vazgeçmemiz mümkün değildir. Bunu elde edinceye kadar uğraşacağız. Mücadele edeceğiz" dedi.
        Talat, bazı gazetelerde tüm bunların yapılmasının seçim sonrasına kaldığı yönünde haberler olduğuna hatırlatarak, 30 euroyu 135 euroya çıkaran, narenciyeyi Yeşil Hat Tüzüğü'ne dahil eden son değişikliklerin bu haberlerin doğru olmadığını ortaya koyduğunu söyledi. Esas hedefin doğrudan ticaret olduğunu ısrarla yineleyen Başbakan Talat, Rum basınında yer alan ve son AB ziyaretinde, Ticaret Tüzüğü'nde ısrar ederek, Mali Yardımı reddettiği yönündeki haberlerin de gerçek dışı olduğunu belirterek, "Benim söylediğim, mali yardım ile doğrudan ticaret tüzüklerinin ayılamaz bir bütün olduğudur" diye konuştu.
        Talat, AB'nin bu iki tüzük konusundaki Rum engelini aşabilmek için ilk önlem olarak mali yardım tüzüğünü geçirmek istediğini ifade ederek, bunun yararlı olmayacağını, mali yardımın geçmesi halinde Papadopulos'un asla doğrudan ticaret tüzüğüne onay vermeyeceğini AB yetkililerine söylediğini anlattı. (Vatan, 5 Şubat)

    - Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, Kıbrıs konusunda mayıs ayında başlayacağını öngördükleri müzakereler öncesinde masaya oturmadan oradan hangi koşullarda kalkılacağının belirlenmesinin müzakerelerin başarısı açısından büyük önem taşıdığını söyledi. Ülkedeki genel sorunun belirsizlik olduğunu ifade eden Denktaş, "Biz belirsizliği ortadan kaldırma kararlılığındayız" dedi.
        Denktaş, "Mayıs ayı ile birlikte müzakerelerin yeniden başlayacağını söyledi ve bu süreçte önemli olanın masadan nasıl kalkılacağına oturmadan önce karar verilmesi olduğunun altını çizdi. Serdar Denktaş,  Rumlarla Türk tarafının siyasi eşitliğine dayalı, iki kesimliliğin varolduğu ve Türkiye'nin garantörlüğünün devam ettiği bir çözüm noktasında anlaşmaları halinde masadan birleşik bir Kıbrıs olarak kalkılacağını belirtti. (Vatan, 5 Şubat)

5 Şubat    Avrupa Parlamentosu'nun (AP) önde gelen gruplarının, KKTC temasları sürüyor. AP Liberal ve Demokratlar Birliği Grubu'nun etkili isimlerinden İngiliz Barones Sarah Ludford, mali yardım ve doğrudan ticaret konularının Brüksel'de yavaş ilerlemesinden endişeli olduğunu belirterek, referandumda Kuzey'den çıkan "evet"in Avrupa'daki olumlu etkilerinin devamının gelmesi gerektiğini ancak bunun gerçekleşmediğini ifade ederek, "Bunun olmaması adaletsizliktir" dedi.
        Ludford, Kuzey Kıbrıs'ın AB'ye hazır hale gelmesinin herkesin yararına olacağını, müktesebat ve altyapı konusunda çok şey yapılabileceğini ifade ederek, "İşi ve nelere yapılması gerektiğini biliyoruz, o zaman hadi yapalım" dedi. (Kıbrıs, 6 Şubat)

    - KKTC'de temaslarda bulunan Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkan Vekili Jan Marinus Wiersma, gerek AP gerek Sosyalist Grup olarak Kıbrıs'ın AB üyeliğine tam destek verdiklerini  söyledi. Annan Planı'nın referandumda Rumlarca kabul edilmemesinden duyduğu üzüntüye işaret eden Wiersma, planı destekleyen Talat ile sorunu Annan Planı çerçevesinde çözüm girişiminde bulunan Kıbrıs Türkü'nün ortaya koyduğu çabayı memnuniyetle karşıladıklarını kaydetti.
        Tarafların büyük çoğunlukta kabul edeceği ve konsensusa varacağı bir anlaşmaya varmanın zor olacağına da dikkat çeken Wiersma, "Ancak ben oldukça iyimserim. Talat gibi siyasilere şükürler olsun. Hala çözüm konusunu görüşmeye yönelik dinamizm ve enerji var. AB'nin Türkiye'ye müzakere tarihi vermesi de olumlu bir sinyaldir" dedi. (Kıbrıs, 6 Şubat)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat, hedeflerinin AB olduğunu belirterek Avrupa Parlamentosu'ndan gelen desteğin büyük ve anlamlı bir destek olduğunu söyledi. Talat, "Biz dünyalıyız. Biz Avrupalıyız. Biz çağdaşız. Biz zannedildiği gibi dünyaya meydan okuyan, dünyanın akışına tersine kürek sallayan bir halk değiliz" dedi. Kıbrıslı Türklerin çözüm isteğinin, çözüm ve adanın yeniden birleşmesi vizyonunun devam ettiğini kaydeden Başbakan Talat, hiç bir şeyin çözümün yerini almasının mümkün olmadığını belirtti. (Kıbrıs, 6 Şubat)

    - Türk tarafı, Kıbrıs'taki kayıpların akıbetini araştıran Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi toplantısında Rum tarafına, Rum kayıpların gömülü olduğuna inanılan mezar yerleri hakkında bilgi sundu. Komite'deki Türk Üye Rüstem Tatar, "Bu ilk defa olmuştur, bu bakımdan önemlidir" dedi. Sözkonusu gelişmenin,  Türk tarafının bu konudaki samimiyetinin kanıtı olduğunu vurgulayan Tatar, şunları kaydetti: "Dolayısıyla Rum tarafının son 4 komite toplantısını boykot etmesinin gereği olmadığını kanıtlamaktadır. Temennimiz, bu insancıl konuda her iki tarafın samimi davranıp sorunu bir an evvel halletmesi ve ızdırap içinde yıllardır bekleyen ailelerin huzura kavuşmasının sağlanmasıdır."
        Tatar, Strazburg'ta Avrupa Konseyi Delegeler Toplantısı'nın 7-8 Şubat'ta yapılacak toplantısının gündeminde bulunan kayıplar konusunda gereken bilgileri vermek üzere Strazburg'a gideceğini belirtti. Tatar, "Temennim, bu platformda Rumların geçmişte yaptıkları propagandadan vazgeçmeleri ve Kıbrıs'ta sorunu çözüme kavuşturmaya çalışan Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi'ne yardımcı olmalarıdır" dedi. (Kıbrıs, 6 Şubat)

6 Şubat    ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Annan Planı'nın kabul edilmemesinin hayal kırıklığı yarattığını kaydederek, KKTC'ye yönelik izolasyonların kaldırılması için fırsatları gözden geçirdiklerini ve bazı adımlar üzerinde durduklarını söyledi. (Kıbrıs, 7 Şubat)

    - Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, Kıbrıs konusunda Türk tarafı olarak çözüme hazır olduklarını, ancak görüşmelerin başlayabilmesi için Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos'un çözüm için çalışacağı ve bu yönde bir iradeye sahip oldukları konusunda BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ı ikna etmesi gerektiğini söyledi.
        Denktaş, "Kıbrıs konusunda müzakerelerin başlayabilmesi, Rum lider Papadopulos'un çözüm için bu kez gerçekten samimi olduğu konusunda BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ı ikna etmesiyle mümkün olacaktır" dedi ve Annan'ın beklentisinin de bu olduğunu belirtti.
        GKRY yetkilileriyle resmi ya da gayri resmi olarak görüşme girişimlerinde bulunduğunu bildiren Serdar Denktaş, bu girişimlerinin amacının, pratikte yaşanan sorunları gidermeye yönelik olduğunu söyledi. Serdar Denktaş, şunları söyledi: "Geçişlerin serbest bırakılmasıyla birlikte yaşayarak gördük ki, bazı istenmeyen olaylar da olabiliyor ve bunlar ciddi sıkıntı yaratıyor. Örneğin, (işadamı Elmas) Güzelyurtlu cinayetinde ortaya çıkan durum buna örnek teşkil ediyor. Bu konuları Rum yetkililerle karşılıklı konuşabilmeli ve çözüm üretebilmeliyiz. Bunun başka yolu yok. Yarın Güzelyurtlu olaylarının benzerlerinin iki tarafta da yaşanmasını istemiyorsak, oturup konuşmalıyız. Ben bu yönde, bu konuları görüşmek için girişim yaptım. Bakalım. Yaklaşımlarını göreceğiz." (Kıbrıs, 7 Şubat)
 
7 Şubat    TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kuzey Kıbrıs'a yönelik izolasyonun kalkması için Endonezya öncülük etmeli" dedi. Erdoğan'ın, Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyono ile Cakarta'da yaptığı görüşmede, Kıbrıs sürecini anlattığı ve bu konuda Endonezya'nın desteğini istediği de bildirildi. Erdoğan'ın "Kuzey Kıbrıs'a yönelik izolasyonun kalkması için Endonezya öncülük etmeli" dediği ifade edildi. (Kıbrıs, 8 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıslı Türklerin uzlaşma isteminin bazı çevrelerce (Weston, De Soto, AB üyeleri), "Türkiye'nin garantisini istemiyorlar, ayrılık istemiyorlar, bağımsızlık istemiyorlar" diye yorumlanmakta olduğuna işaret etti.  Denktaş, basında, ABD ile İngitere'nin uçakların Ercan'a inmesi konusunu incelediği yönünde bir haber gördüğünü belirterek, "10 aydır hala inceleme yapılıyor. Aldatmasınlar bizi" dedi. Uçakların inişinin siyasi kararla halledilebileceğini, siyasi karar verilse hukuki alandaki işlemlerin de yapılabileceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Denktaş, şöyle devam etti:
        "Bizi oyalıyorlar. AB'nin ambargoları kaldırma vaadi; kimse unutmasın ve kimse bu halkı aldatmasın, bu birleşme isteyen Kıbrıs Türk bireyleri içindir. Kimse KKTC için demiyor. Hatta Kıbrıs Türk halkı için de demiyor. Rum'un azınlık olarak takdim ettiği 'azınlık cemaat bireyleri' için birşeyler yapmaya çalışıyorlar. Kendi kendimizi aldatmayalım, Allah için  olsun... Yeniden yanlış yapmayalım. Bağımsızlığa sahip çıkalım. Sahip çıkacağımızı herkese duyuralım ki, Rum'un, bizimle ortaklık yapma ihtiyacı doğsun." (Kıbrıs, 8 Şubat)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat, Yeşil Hat Tüzüğü'nün Direkt Ticaret Tüzüğü'nün yerini tutamayacağını vurgulayarak, Rum yönetiminin bu yöndeki karşı çıkışına tepki gösterdi ve GKRY Lideri Tassos Papadopulos'un kendisine yönelik, bu gelişmeyi, Kıbrıslı Türklerin Rum limanlarından ticaret yapmasını engellememesi yönündeki çağrısını eleştirdi. Bunun Rum yönetiminin bildik niyetini ortaya koymakta olduğunu belirten Talat, "sağlıksız" ifadesini kullandığı bu niyetin, AB'nin komisyon ve diğer kurumlarında kabul görmeyeceğine olan inancını belirtti.
        Talat, üzerinde ısrarla durulan ve Kıbrıslı Türkler için hayati önem taşıdığını ifade ettiği Direk Ticaret Tüzüğü'nü, Rum Yönetimi'nin  değişik yöntemlerle engelenme çabalarına dikkat çekerken, Direk Ticaret Tüzüğü'nün bir anlamda, Mali Yardım Tüzüğü ve Yeşil Hat Tüzüğü'nü tamamlamakta olduğunu kaydetti.
        "Bizim açımızdan, Direkt Ticaret Tüzüğü'nün uygulanması ve limanların resmen çalışması halinde Yeşil Hat'tan her türlü ticaretin yapılmasına izin vermeye hazırız" diyen Talat, bunun Kıbrıs ekonomisinin bütün olarak entegre olması ve ileriki aşamada, çözüm yönünde bir adım oluşturacağını söyledi.  Talat, AB'nde ve özellikle parlamentoda Kıbrıslı Türklere olan sempatinin geçmişe göre artış gösterdiğini ancak Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü ve Kıbrıslı Rumların sorunu çözmeme yönündeki kararı nedeniyle Kıbrıslı Türklerin orada hak ettiği şekilde temsil edilemeyişinden yakınırken, Avrupa Konseyi'nde 2 Kıbrıslı Türk'ün çözüme kadar gözlemci sıfatıyla temsiliyet elde etmesinin kendimizi anlatmak ve direk ilişki kurmak açısından memnuniyet verici olduğunu kaydetti. (Kıbrıs, 8 Şubat)

    - Avrupa Parlamentosu'nun önde gelen gruplarının KKTC'deki temasları sürüyor. AP Liberal ve Demokratlar Birliği İngiliz Milletvekili Andrew Duff, Avrupa Parlamentosu'nda Kıbrıslı Rumlara baskı uygulayacakları konusunda söz verdi ve Kıbrıs sorununun Brüksel'deki öneminin arttığını vurguladı. Duff, AB Konseyi'nin Ticari Yardım Tüzüğüne yönelik düzenlemeler konusunda başarışız olduğunu söyledi ve İngiltere'nin dönem başkanlığında birçok konuda daha aktif olunacağını açıkladı.
        Chris Davies ise, referandumda Kıbrıs Rum Liderliği'nin  AB'yi hayal kırıklığına uğrattığını söyleyerek,  Kıbrıs Rum tarafının herhangi bir ilerleme konusunda AB'yi cesaretlendirmediğini kaydetti ve "Hatta tam zıddını yapıyorlar" dedi. Davies, uzun zaman boyunca Türkiye'nin ve Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs sorununun kaynağı olarak görüldüğünü vurgulayarak,  Kıbrıslı Rumların da "kendilerini anlaşma ister göstererek" bu algılamaya yardımcı olduğunu söyledi. (Kıbrıs, 8 Şubat)

    - KKTC'de üretilen mallar artık Güney Kıbrıs'ta pazarlanabilecek. Sanayi Odası'ndan yapılan açıklamaya göre, Güney Kıbrıs'ta faaliyet gösteren M.G.C Group hiçbir ücret veya komisyon almadan Kuzey Kıbrıs ürünlerini Güney Kıbrıs'ta pazarlayacak. Ayrıca, yapılacak hizmetin bedeli ABD tarafından karşılanacak. Bu amaçla USAID tarafından görevlendirilen Amerikan danışmanlık şirketi ile M.G.C Group arasında bir sözleşme imzalandı. Bir süreden beridir ABD Büyükelçiliğiyle Kuzey Kıbrıs'tan Güney Kıbrıs'a Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde satılan mal miktarının artırılması yönünde çalışmalar yapan Sanayi Odası'ndan yapılan açıklamaya göre USAID'in bu amaçla görevlendirdiği danışmanlık şirketi, Güney Kıbrıs'tan bir Pazarlama Danışmanlık Şirketi (M.G.C Group - Marios G. Christodoulou) ile sözleşme imzaladı.
        Sözleşmeye göre, Güney Kıbrıs'ta, Kuzey Kıbrıs ürünlerinin pazarlaması yapılacak ve mal almak isteyen Güney Kıbrıs firmaları Kuzey Kıbrıs üreticileriyle buluşturulacak. Bu sözleşmeye göre, M.G.C Group hiçbir ücret veya komisyon almadan Kuzey Kıbrıs ürünlerini Güney Kıbrıs'ta pazarlayacak. Yapılacak hizmetin bedeli de, ABD tarafından karşılanacak. (Kıbrıs, 8 Şubat)
          
    - Avrupa Konseyi'nin büyükelçiler seviyesinde toplanan Delegeler Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının üye ülkeler tarafından uygulanması konusu tartışılacak. AİHM'nin özellikle Türkiye, İngiltere, İtalya, Yunanistan ve Romanya ile ilgili aldığı kararların uygulanması, bu toplantıda gözden geçirilecek.
        Toplantılarda Türkiye'den açılan davalarda alınan kararların yanı sıra Kıbrıs Rum kesiminden yapılan başvurular konusunun gözden geçirileceği öğrenildi. Türkiye ve KKTC'den gelen hukukçuların toplantıda Avrupa Konseyi üyelerine, adadaki durum ve Rumların istimlak başvurularını incelemek için kurulan tanzim komisyonu hakkında bilgi verecekleri bildirildi. (Kıbrıs, 8 Şubat)

    - Kuzey ve Güney arasında beşinci sınır kapısının açılmasının planlandığı Bostancı yanındaki ara bölgede mayınların temizlenmesi çalışmalarına başlandı. BM Barış Gücü Basın Sözcüsü Brian Kelly, mayın temizleme çalışmalarının başladığını ve bölgenin mayından arındırıldığından emin olana kadar süreceğini vurguladı. (Kıbrıs, 9 Şubat)
   
    - GKRY lideri Tasos Papadopulos, AB'den, Ada'da nihai istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak için daha aktif rol üstlenmesini istedi. Papadopulos, "Kıbrıs'ta işleyen ve sağlam bir çözüm ve Avrupa'nın BM'nin yanında daha aktif rol oynamasını" istediklerini söyledi. Rum lider, "Türkiye'nin bir adım öne atarken, genelde aynı anda iki adım geri attığı" ve "Türkiye'nin bir yandan işbirliğinden bahsederken, diğer yandan Türklerin Ada'ya yerleşimlerinin sürdüğü" gibi iddialarda bulundu. (Kıbrıs, 8 Şubat)

8 Şubat    GKRY lideri Tasos Papadopulos, Türkiye ile adanın geleceğine ilişkin müzakerelere başlamak için doğru zaman olmadığını söyledi. Papadopulos, "Herhangi bir zamanda müzakereye hazırız, ancak bu müzakereleri yapıcı bir sonuca götürecek (birkaç) önkoşul mevcut değil" açıklamasını yaptı. Papadopulos, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'dan tarafların müzakere masasına oturması için aracı olmasını istediğini de sözlerine ekledi. (Kıbrıs, 9 Şubat)

    - TC Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kıbrıs Rum kesiminin Kıbrıs sürecinde adım atması halinde, Türkiye'nin kalıcı barış için görüşmeye hazır olduğunu söyledi. GKRY lideri Tasos Papadopulos'un, Türkiye ile adanın geleceğine ilişkin müzakerelere başlamak için doğru zaman olmadığı yönünde yaptığı açıklamaya ilişkin soruyu yanıtlayan Gül, "Hayret ediyorum, demek ki Kıbrıs Rum yönetiminin başkanı, artık AB adına konuşur duruma gelmiş, AB'nin bundan herhalde alacağı epey ders vardır. Her şey, zirvede (Brüksel zirvesi) ne kararlaştırıldıysa o şekilde devam edecektir" diye konuştu.
        Gül, "Adım atması gereken taraf varsa o da Rum kesimidir, çünkü bütün dünyayı şok eden, BM planına karşı çıkan, AB'nin bütün çağrılarına hayır diyen, AB'nin sesinin adaya ulaşmasını bloke eden, AB'yi zora düşüren onlar olmuştur. Bütün bunları tekrar değerlendirip yeni adımlar atarlarsa, Türkiye kalıcı barış için görüşmeye her zaman hazırdır" dedi. (Kıbrıs, 9 Şubat)

    - Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, Kıbrıs'ta iki idarenin müşterek tanınmasının  ancak çözüme ulaşmakla mümkün olacağını vurguladı. Denktaş, GKRY lideri Papadopulos'un Ankara Antlaşması'nın AB'nin bütün üyelerine uygulanmasının  siyasi tanınmayı içermemesi durumunda bunu veto edip kabul etmeyeceği açıklamasına değinerek, "Papadopulos zaman zaman böyle cesurane çıkışlar yaptı. Kıbrıs'ta iki idarenin  müşterek tanınması ancak ve ancak çözüme ulaşmakla mümkün olacak. Papadopulos'un bunun dışında hiçbirşey beklememesi lazım" dedi. Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, Papadopulos'un başlayacak olan görüşmelerde mevcut tutumunu sürdürerek  Kıbrıs Türk Halkı'nın eşitliğini bir kez daha reddetmesi durumunda, günün sonunda Kıbrıs Türkü'nün artık kendi yolunu çizmiş olacağını söyledi.
        Denktaş, "Kıbrıs Türkü bütün dünyayla entegre olmuş bir şekilde, izolasyonlardan tam anlamıyla kurtulmuş şekilde ve yıllardır içinde yaşadığı belirsizliği kaldırarak masadan kalkmış olacaktır. Papadopulos mevcut politikalarını ve tutumunu yeniden gözden geçirmek durumundadır" dedi. (Vatan, 9 Şubat)

    - Macaristan Başbakanı Ferenc Gyurcsany, Türkiye'nin AB üyeliği için GKRY'yi tanımasının gerekli olduğunu ve Türk askerlerinin adadan çekilmesi konusunun, en kısa zamanda müzakere edilmesini umduğunu kaydetti. (Vatan, 9 Şubat)

9 Şubat    DİSİ üst düzey yöneticilerinden oluşan bir heyet, temaslarda bulunmak üzere Türkiye'ye gitti. 31 yıl sonra resmi temaslar yapmak üzere Ankara'ya davet edilen ilk Kıbrıslı Rum parti lideri olan Anastasiades, "3 Ekim'e kadar çözüm bulunmaz ve Türkiye'nin tam üyeliği beklenirse, hepimizin zararına olur. Kıbrıs bir daha birleştirilemez" şeklinde konuştu. (Fileleftheros, 8 Şubat, Kıbrıs, 10 Şubat)

    - AP Sosyalist Grubu, Kıbrıslı Türk ve Rum Sosyalist Parti gruplarıyla temasları sıklaştırma kararı aldı. Sosyalist Grup üyesi Jan Marinus Wiersma, grubun tüm Kıbrıs halkını AB'ye entegre etmek için etkin bir politika yürüteceğine dikkat çekerek, GKRY'deki sosyalist parti EDEK ile KKTC'deki CTP'yi bu çalışmalara katılması için davet edeceklerini belirtti. (Kıbrıs, 10 Şubat)

10 Şubat    BM Genel Sekreteri Kofi Annan, GKRY lideri Tasos Papadopulos'tan, adanın birleşmesi amacıyla hazırlanan planına itirazlarını listelemesini istedi. Annan, "Papadopulos'un görüşmeler yeniden başlamadan önce itirazlarını listelemesinin yardımcı olabileceğini" söyledi. Papadopulos'un, halkıyla konuşma ve bunun üzerinde düşünme olanağı bulunduğunu belirten Annan, "Papadopulos'tan görüşlerini ve yapılmasını istediği değişikleri yazmasını istiyorum. Bu, görüşmelere başlayacak herkes için faydalı olabilir. Masada bir öneri vardı. Buna itiraz etti. Bu itirazlarının detaylı listesi yardımcı olabilir" diye konuştu. (Kıbrıs, 11 Şubat)
   
    - KKTC'de tespit edildiği söylenen 11 mezar yeri, Avrupa Konseyi gündemine taşındı. Ankara ve KKTC, Rum Yönetimi tarafından 2001 yılında AİHM'de Türkiye'ye karşı kazanılan devletlerarası dava kararının uygulanması çerçevesinde, Avrupa Konseyi'ne kayıp Rumlar hakkında bilgi vermeye başladı. Nisan ayına kadar dosyada ilerleme sağlanmazsa, Avrupa Konseyi'nin Ankara'ya karşı ihtar niteliğinde bir karar alma riski bulunuyor. (Kıbrıs, 11 Şubat)

    - TC Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov'u kabulünde yaptığı konuşmada, Azerbaycan'ın KKTC'ye uygulanan izolasyonun kaldırılması yönünde adım atmasının yerinde olacağını belirterek, böylelikle diğer ülkelere örnek teşkil edebileceğini kaydetti.
        Memmedyarov da konuyu araştıracaklarını, KKTC ile iş ilişkilerini nasıl geliştirebileceklerini inceleyeceklerini ve şirketlerini bu yönde teşvik edeceklerini ifade etti. (Kıbrıs, 11 Şubat)

    - Başbakan Yardımcısı Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, Kıbrıs konusunda tarafların eşitliğine dayalı adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılmadan adadan tek bir Türk askerinin dahi çıkmayacağını tekrarladı ve "Kimse boş hayallerle kendini avutmaya kalkmasın" dedi. Denktaş, "Türk tarafı olarak Kıbrıs'ta ne istediğimizi biliyoruz. Çözümden yanayız. Bunun gereklerini yaptık ve yapacağız. Çözümden, müzakerelerden kaçan taraf Rum tarafıdır. Müzakerelerin başlayabilmesi Papadopulos'un masaya dönmesi ve bunun için Genel Sekreter Annan'ı çözüm iradesine sahip olduğu konusunda ikna etmesiyle mümkün olacaktır. Bu gerçekleri bir tarafa not ettikten sonra diyaloğun, tarafların birbirini doğru algılayabilmesi açısından, önemli olduğunu düşünüyoruz" şeklinde konuştu. (Kıbrıs, 11 Şubat)

    - GKRY Meclis Başkanı Dimitris Hristofyas, Türkiye ile diyaloğa girilmesinden rahatsız olmadıklarını söyledi. Rum Demokratik Seferberlik Partisi'nin (DİSİ) Genel Başkanı Nikos Anastasiadis'in Ankara ziyaretine değinen Hristofyas, "Biz diyalog lehindeyiz ve bu tür girişimler bizim için rahatsız edici değil" dedi. (Kıbrıs, 11 Şubat)

11 Şubat    BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, GKRY Başkanı Tasos Papadopulos'tan Annan Planı'nda karşı çıktığı konuları liste halinde bildirmesini istemesine, Papadopulos olumsuz cevap verdi. Kıbrıs Türk tarafı, Annan'ın Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik bu girişimini olumlu olarak nitelerken, GKRY lideri Papadopulos, bu teklifi, "tarafsız bir yaklaşım olmadığı" gerekçesiyle reddetti. Papadopulos, "Annan, sadece bizden yazılı olarak önerilerde bulunmamızı istiyor. Bu tarafsız bir yaklaşım değildir. Erdoğan, görüş ve önerilerini yazılı bildirmedi ki" dedi. (Kıbrıs, 12 Şubat)

    - GKRY Sözcüsü Kipros Hrisostomidis, Rum lider Tasos Papadopulos'un, BM planına itirazlarını yazılı olarak BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a vermiş olduğunu söyledi. Hrisostomidis, ''Papadopulos'un, BM planıyla ilgili itirazlarını ve bu plana ek önerilerini detaylı bir mektupla geçen Haziran'da Genel Sekreter'e ilettiğini'' belirtti. Sözcü, Annan'ın, taraflardan fikirlerini yazılı olarak önceden istemediğini kaydetti. GKRY meclisinin, planda yapılması istenen değişiklikler üzerinde çalıştığını belirten Sözcü, Papadopulos'un, bu değişikliklerin dikkate alınmasını istediğini ifade etti. (Kıbrıs, 12 Şubat)

    - Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yorgo Kumuçakos, Kıbrıs'ta "adil, kalıcı ve işler" bir çözüm istediklerini söyledi. Kumuçakos, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, Kıbrıs için hazırladığı barış planına itirazlarını bildirmesi yönünde GKRY lideri Tasos Papadopulos'a yaptığı çağrıya da değinen yazılı bir açıklama yaptı. "Atina'nın Kıbrıs sorununa adil, kalıcı ve işler bir çözüm istediğini" bildiren Kumuçakos, dünkü çağrının, Annan'ın Kıbrıs'taki referandumların ardından zaman zaman dile getirdiği tezler çerçevesinde olduğunu belirtti. (Kıbrıs, 12 Şubat)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat, Türk tarafının Kıbrıs ile ilgili görüşmelere hazır olduğunu ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Türk tarafından bir talebinin olmadığını söyledi. Annan'ın GKRY lideri Tasos Papadopulos'tan, planına itirazlarını  istemesini değerlendiren Talat, Genel Sekreter'in Güvenlik Konseyi'ne sunduğu raporda da, plana ilişkin itiraz listesini, "Net ve son olarak belirleyin ve bildirin" diye istediğini kaydetti.  Talat, "Sayın Genel Sekreter demek ki bunu tekrarladı. Dolayısıyla Rum tarafının buna cevap vermesi lazım" diye konuştu.
        Talat, Rum ana muhalefet Demokratik Seferberlik Partisi'nin (DİSİ) Ankara ziyaretinin partiler arası diyalog açısında son derece önemli olduğunu, ancak bu temasın Rum tarafında, "sorunu Türkiye ile çözeceğiz" yaklaşımına yol açmamasına özen gösterilmesi gerektiğini söyledi. (Kıbrıs, 12 Şubat)

    - Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, Rum Yönetimi Başkanı Tasos Papadopulos'tan Annan Planı'nda karşı çıktığı konuları liste olarak istemesini "olumlu bir gelişme" diye değerlendirdi. Denktaş, böyle bir gelişmeyi beklediklerini ifade ederek, benzer bir çalışmaya 2 ay önce başladıklarını söyledi. Serdar Denktaş, Türk tarafının Annan Planı'na yönelik olarak başlatılan çalışmayla ilgili olarak İngiltere ve ABD büyükelçiliklerini bilgilendirdiğini kaydetti.
        Denktaş, BM Genel Sekreteri Annan'ın Papadopulos'tan planla ilgili itirazlarının listesini istemesinin birilerinin söylediği gibi proaktif siyasetin ürünü olduğunu belirtti. Denktaş, "Ümit ederim ki Tasos Papadopulos samimiyetini ortaya koyar ve Kıbrıs sorunundaki belirsizlik çözülür" dedi. (Kıbrıs, 12 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Güney'i kara para aklama, fuhuş ve mafyaların at oynadıkları bir ülke haline getiren, Miloseviç'in paralarını aklayan GKRY Başkanı Tasos Papadopulos'un, sırça bir köşkte oturduğunu ve kimseye taş atacak hali olmadığını unuttuğunu belirtti. Denktaş, Güzelyurtlu ailesi cinayetiyle ilgili delillerin ellerinde olduğunu belirten Rumların, bu delilleri BM yetkililerine bile göstermediğini kaydederek, "Açıkçası 'sahte hükümet' unvanlarının arkasına saklanarak yeni kanunsuzluklara tevessül etmektedirler" dedi.
        Denktaş, toplu mezarlara gömülenlerin aileleri kan ağlarken Kayıp Şahıslar Komitesi'ni yıllardır çalıştırmayıp Rum kayıplar konusunu AİHM'ye götürerek propagandayı yeğleyen Papadopulos'tan, bu taktiklerden vazgeçip insanlık ve uzlaşma yoluna gelmesini talep etmenin hakları olduğunu kaydetti. (Kıbrıs, 12 Şubat)

    - ABD Büyükelçisi Michael Klosson, 30.5 milyon dolarlık CYPEG programı hakkında bilgi verdi. Klosson, "Ekonomik Büyüme İçin Kıbrıs Ortaklığı" (CYPEG) programının, "Kıbrıs'ta taraflar arasındaki ekonomik açığı kapatmak ve kalıcı çözüme yardımcı olmak" hedefiyle uygulandığını kaydetti. Klosson, projenin Kıbrıslı Türk işadamlarının ada içinde ve dışında, özellikle ABD firmalarıyla stratejik ortaklıklar kurmasına yardımcı olmayı hedeflediğini, ABD'nin Kıbrıslı Türk iş çevreleriyle ticarete açık kalacağını vurguladı.
        ABD'nin geçtiğimiz altı ayda Kıbrıs Türk ekonomisindeki büyümeyi ve fırsatları desteklemek için çalışma yaptığını anlatan Klosson, söz konusu çalışmanın Kıbrıslı Türklere yönelik 30.5 milyon dolarlık CYPEG destek programının ilk safhasını oluşturduğunu kaydetti. Klosson, Kıbrıs Türk ekonomisindeki büyümeye katkı sağlamayı ve Kıbrıs Türk tarafının izolasyonlar konusundaki sıkıntılarını rahatlatarak adanın iki tarafı için de geleceğin daha iyi olmasına yönelik fırsatlar sağlamaya katkıda bulunmayı hedeflediklerini söyledi.
        ABD'nin politikasının Kıbrıs sorununa iki taraftan da çoğunluğun destekleyeceği BM girişimleri çerçevesinde kalıcı bir anlaşmaya ulaşılmasını sağlamak olduğunu belirten Klosson, bunun yollarından birinin AB'deki dostlarının çalışmalarına paralel olarak, Kıbrıs Türk ekonomisinin gelişimine destek vermek olduğunu kaydetti. (Kıbrıs, 12 Şubat)
   
    - Türkiye'de CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onur Öymen, DİSİ Genel Başkanının AK Parti tarafından Türkiye'ye davet edilmesinin Rum yönetimini meşrulaştırmada atılmış bir adım olup olmadığını sordu.     Öymen, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığına verdiği önergede, Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki DİSİ partisinin genel başkanı ile yöneticilerinin AK Parti tarafından Türkiye'ye davet edildiklerinin basında yer alan haberlerden anlaşıldığını belirtti. (Vatan, 12 Şubat)
   
12 Şubat    Güney Kıbrıs'ta ana muhalefette bulunan ve referandumda "evet" kampanyası yürüten Demokratik Seferberlik Partisi'nin (DİSİ) Genel Başkanı Nikos Anastasiadis, 4 günlük Türkiye temasları çerçevesinde TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'la biraraya geldi. Anastasiades, 1963 yılında "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios'un Ankara'ya yaptığı ziyaretten bu yana ilk kez, Türk ve Rum siyasiler arasında tarihi bir diyaloğun başlangıcına imza attı.
        Anastasiades, Kıbrıs'ta barışın sağlanmasının Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye'de daha iyi günlerin yaşanmasına neden olacağını vurguladı. "Bu üç ülkenin ortak bir evinin bulunduğunu, bunun da AB olduğunu ifade eden Anastasiades, "Beraber yürüyeceğimize inanıyorum. Bize itimat edenlere netice vereceğimize inanıyorum" dedi.  (Kıbrıs, 13 Şubat)

    - TC Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kıbrıslı Rumlara, "Uzlaşmamız gerekir.Annan Planı bir uzlaşmaydı. Kıbrıs Rum halkı tamam olduğunu zannediyorsa yeniden oylayabilir" mesajını gönderdi. Gül, "Türkiye'yi Kıbrıs sorununun dışına çıkarmaya çalışarak, "Adadaki iki taraf herhangi bir sonuca varırsa, Türkiye gerçekten katılır" dedi. (Kıbrıs, 13 Şubat)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat, "Kıbrıslı Türklerin çözüm ve Kıbrıs'ın yeniden bütünleşmesini istediğini, ama bunun tek taraflı iradeyle olabilecek bir şey olmadığını ve böyle bir hedefin gerçekleşmesini Rum tarafının engellediğini" belirtti. Talat, "Kıbrıslı Türklerin özellikle ekonomik izolasyonunun ortadan kaldırılması gerektiğini" vurguladı. İzolasyonların kaldırılmasının, Rum tarafının çözüm için harekete geçmesini sağlayacağını ve izolasyonların kalkmasının çözümü tetikleyeceğini kaydeden Talat şöyle konuştu:
        "Rum tarafı için en ciddi çözüm teşviki Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun kalkmasıyla gerçekleşir. O yüzden buna son derece önem göstermek gerekiyor. Biz, Kıbrıs Türkünün mutlaka çözüm hedefiyle hareket ederken, aynı zamanda izolasyonların kaldırılmasının Rum tarafını harekete geçirebilme bakımından son derece stratejik öneme haiz olduğunu biliyoruz. Bu nedenle de izolasyonların kaldırılmasını, hem Kıbrıslı Türklerin daha rahat bir yaşama, dünyayla daha bütünleşmiş bir yaşama kavuşması için istiyoruz, hem de çözümü tetiklemek için istiyoruz. Amerikalıların ziyareti buna yardımcı olacaktır. Bu bakımdan Kıbrıslı Türklerin Amerika'yla ekonomik ilişkilerini geliştirmek son derece yararlı olacaktır inancındayım." (Kıbrıs, 13 Şubat)
   
    - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos'un BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, planına ilişkin itirazlarını yazılı olarak bildirmesi çağrısını reddetmesinin, Genel Sekreter'in prestijini sarsan bir yaklaşım olduğunu söyledi.
        Denktaş, "Bu aşamada Genel Sekreter'in prestijini koruma görevi BM Güvenlik Konseyi'ne düşüyor" dedi. Kendilerinin çözüme hazır taraf olarak Annan'ın çağrısını olumlu bir adım olarak karşıladıklarını anımsatan Serdar Denktaş, Papadopulos'un çağrıyı reddetmesini, BM Güvenlik Konseyi'nin Annan'ın Kıbrıs'la ilgili raporunu gündemine almamasına bağladı. (Kıbrıs, 13 Şubat)

    - ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarı Mark Grossman, Kıbrıslı Türklerin tecridinin azaltılması için Amerika'nın bazı adımlar atmakta olduğunu söyledi. Grossman, ilk görev yaptığı 1989 yılından bu yana Türkiye'nin büyük değişim geçirdiğini belirterek, Türkiye'nin yaşadığı dönüşümü rakamlarla anlattı. Türkiye'nin AB üyeliği için Kopenhag standartlarını başarılı şekilde yerine getirdiğini de belirten Grossman, Türkiye'nin artık daha aydınlık ve daha müreffeh bir geleceğe adım atacak durumda olduğunu kaydetti. Kıbrıs'ta çözüm için Nisan ayındaki referandumun oluşturduğu tarihi fırsatın kaçırılmış olmasından duydukları üzüntüyü de dile getiren Grossman, barıştan yana oy kullanan Kıbrıs Türklerinin tecridini azaltmak için seyahat serbestisi ve ekonomik kalkınma da dahil olmak üzere bazı adımlar atmakta olduklarını söyledi. (Kıbrıs, 13 Şubat)

13 Şubat    Başbakan Mehmet Ali Talat, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Durao Barroso'yla görüşmelerde bulunmak amacıyla KKTC'den ayrıldı. Talat, GKRY Başkanı Tasos Papadopulos'un, adres değiştirmeye, dünyanın dikkatini başka taraflara çekmeye çalıştığını söyledi. Talat, "Muhatap olarak Kıbrıslı Türkleri değil, Türkiye'yi almaya çalışıyor. Son olarak da Genel Sekreter Annan'ın liste istemesi üzerine, Türk tarafının 'hayır' dediğini zannetmiş olacak ki, 'Annan Türk tarafından istediği değişiklikleri sormadı' diyebiliyor" dedi ve şöyle devam etti:
        "Papadopulos Kıbrıs'ın kuzeyindeki bir boşluktan yararlanmaya çalışıyor. CTP-BG'nin ağırlığında, ama Meclis'te çoğunluğu olmayan bir hükümetin ve bu arada Cumhurbaşkanlığı makamında hükümetle ters görüşlere sahip bir kişinin varlığından yararlanarak, Kıbrıs Türk tarafını es geçmeye ve Türkiye'yle müzakere etmeye yelteniyor." (Kıbrıs, 14 Şubat)

    - Amerikan şirketlerinin KKTC'de ticari faaliyette bulunma olasılığı Güney Kıbrıs'ta gürültü kopardı. Rumlar'ın Amerikan ürünlerini boykot etmeye hazırlandıkları; Rum yönetiminin de ABD'nin bölgedeki düşmanlarıyla (İran ve Suriye) ittifak yapmakla tehdit ettiği haber verildi. ABD'nin Güney Kıbrıs'taki Büyükelçisi Michael Klosson'un da son 24 saat içinde gerek GKRY Başkanı Tasos Papadopulos, gerek Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu, gerek Rum işadamlarının yoğun tepkilerine maruz kaldığı bildirildi.
        Amerikan şirketleriyle gerek işbirliği yapan gerek bu şirketlerin Rum tarafındaki temsilciliğini yapan Rum işadamları; ABD'nin Güney Kıbrıs'taki Büyükelçisi Michael Klosson nezdinde yoğun girişimlerde bulunarak; "Amerikan ürünlerinin Rum tüketiciler tarafından boykot edilmesi olasılığından duydukları korkuyu" ilettiler. Rum işadamları; Amerikan şirketlerinin Rum kamu ihalelerinin dışında bırakılmaları tehlikesi bulunduğu uyarısında da bulundular.
        Rum Ticaret Sanayi ve Turizm Bakanı Yorgos Lillikas da, Amerikan şirketlerine; "Özgür bölgelerde çok büyük ekonomik çıkarları bulunduğu bir zamanda, hukuki etki yapması olasılığı da bulunan bir siyasi oyuna karışmayı isteyip istemediklerini iki, hatta üç kez düşünmeleri gerekir" uyarısında bulundu. (Simerini, 13 Şubat, Kıbrıs, 14 Şubat)

    - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın prestijini korumak ve GKRY Başkanı Tasos Papadopulos'a "dur" demek girişim başlatacağını açıkladı. Denktaş, "Papadopulos'un kimseyi dikkate almayan, uzlaşmaz tavrına son verilmesi gerektiğini" belirtti ve bu yönde girişim başlatacağını söyledi. Bakan Denktaş, "Bu böyle gidemez. Birileri artık buna 'dur' demeli" dedi. Papadopulos'un Annan'ın çağrısını reddetmesinin kabul edilemez bir yaklaşım biçimi olduğunu kaydeden Denktaş, bu tavrın Papadopulos'un çözümsüzlük pozisyonunu devam ettirdiğinin göstergesi olduğunu söyledi. Serdar Denktaş şöyle devam etti:
        "Bu sorumsuz, kimseyi tanımaz tavır BM Genel Sekreteri Annan'ı zora sokmuş, prestijini sarsmıştır. Aslında sarsılan sadece Genel Sekreter'in prestiji değil Güvenlik Konseyi'nin de prestijidir. Tüm dünyanın destek verdiği bir çözüm planını reddeden Papadopulos'un artık bu tavrını sürdürmesine daha fazla izin verilmemelidir.  Papadopulos'un bazı Güvenlik Konseyi daimi üyesi ülkelerden aldığı destek nedeniyle elinde tuttuğunu sandığı güç tersine çevrilmelidir. Bunu da Güvenlik Konseyi daimi üyesi ülkeler yapmalıdır. Sarsılan prestijlerini kurtarmalıdırlar. Bunun başka yolu yoktur." (Kıbrıs, 14 Şubat)

    - Rum yönetiminin, Türkiye kökenli KKTC vatandaşları konusuna müdahil olması için AB nezdinde girişimde bulunduğu bildirildi. Rum Simerini gazetesi, Rumların "yerleşik" olarak nitelediği Türkiye'den adaya yerleşen insanların "yasadışı" olarak Kıbrıs'ta bulunduğunu iddia ederek, Rum yönetiminin, "Türk 'yerleşikler' sorununun çözümü konusunda müdahil olması için AB'nin kapısını çaldığını" yazdı.
        Gazete, AB yetkilisi Leopold Maurer'in, Yeşil Hat Tüzüğü ile ilgili askıda bulunan sorunların çözümü için adaya yaptığı son ziyaret sırasında Rum yönetiminin Maurer'e konuyla ilgili bilgilendirme belgesi verdiğini belirtti. Rum yönetiminin bu belgesinin, AB'nin sözde kolonizasyon meselesine müdahil olmasının ilk adımı olduğunu savunan gazete, Papadopulos hükümetinin Brüksel aracılığıyla Ankara'dan bazı taleplerde bulunduğunu duyurdu. (Kıbrıs, 14 Şubat)

    - Türkiye'de SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, Kıbrıs Rum kesiminin AB üyeliğine kabul edilmesiyle Türkiye'nin ciddi bir saygınlık erozyonuna uğradığını ve 17 Aralık zirvesinde de Türk heyetinin Kıbrıs konusunda tuzağa düşürüldüğünü, önemli konularda karşı çıkma kararlılığı gösteremediğini savundu.
        Karayalçın, referandum sonucu Rum kesimince reddedilen Annan Planı'nın tekrar gündeme getirilmesini doğru bulmadığını ifade ederek, "Annan Planı'nın yeniden ele alınabileceği kanısında değilim ve bunu doğru bulmuyorum. Artık Türk tarafı gerçekleri anlatma seferberliği başlatmalı" dedi. (Vatan, 14 Şubat)

    - Türkiye'nin eski Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel ise "AB'nin Kıbrıs konusunda sürekli Türkiye'yi aldatma ve oyalama politikası yürüttüğünü" ifade ederek, Türk tarafına verilen sözlerin hiçbir zaman yerine getirilmediğini kaydetti. Gürel, Annan Planı'nı da eleştirerek, "Annan Planı 2003'ün Mart ayında öldü. Bunu yeniden dirilten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Teslimiyetçi bir zihniyetle sorunu çözemezsiniz" şeklinde konuştu. (Vatan, 14 Şubat)

14 Şubat    Başbakan Mehmet Ali Talat, AB'nin Kıbrıslı Türkleri desteklemeye devam edeceğini bildirdi.  AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Durao Barroso ile görüşen Talat, "Kıbrıslı Türklerin AB tarafından desteklenmeye devam ettiğini gösteren bir görüşme oldu" dedi. Önlerinde üç önemli düzenleme olduğunu kaydeden Başbakan Talat, "Yeşil Hat Tüzüğü'nde değişiklikler yapıldı, nihai onay bekliyor. Mali Yardım ve Doğrudan Ticaret tüzükleri konusunda da Komisyon'un tutumunu sürdürdüğü ve ikisinin birbirini bütünlediği ifade edildi" diye konuştu.
        Bunun kendileri için son derece önemli olduğunu, Kıbrıs Türk tarafı açısından izolasyonun kalkmasının en belirgin, en sembolik göstergesinin Doğrudan Ticaret Tüzüğü olduğunu ifade eden Talat, Komisyon'un, Kıbrıslı Türklere desteğinin süreceğini belirttiğini söyledi. Başbakan Talat, şunları kaydetti: "Ancak zamanlama bakımından Komisyon'un sıkıntıları olduğu ortada. Bununla ilgili sorunları aşmaya çalışıyorlar. Biz kendilerine tutumumuzu aktardık. Doğrudan ticaretin ne kadar önemli olduğunu, izolasyonların kalkması anlamında da sembolik anlamı olduğunu tekrarladık. Birçok konuyu görüştük. Özünde son derece yararlı, Kıbrıslı Türklerin AB tarafından desteklenmeye devam ettiğini gösteren bir görüşme oldu.
        Tabii burada bitmiyor. Arkasının gelmesi ve temasların sürekli kılınması lazım. Teknik konularda başka görüşmelerimiz de olacak. Esas siyasi görüşme bu oldu. Bu temaslar hem bizim düzeyimizde, hem de diğer düzeylerde devam edecek. Seçimler var, ondan sonra da durmaksızın bu çalışmaları sürdüreceğiz."
        AB bünyesinde kararlar alınması için oybirliği gerektiğini, bunu sağlamak için de şartların olgunlaşmasına ihtiyaç olduğunu anlatan Talat, Ankara Anlaşması'nın Uyum Protokolü'nün Türkiye tarafından imzalanmasının konuyla ilişkisine de değindi ve "Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türk tarafı, Türkiye ve Türkiye'nin AB perspektifi ilişkilidir.  Bunu zaten biliyoruz. Biz de tüm bunların bilinciyle hareket edeceğiz.  Türkiye hükümetiyle de çok yakın ve uyumlu bir ilişkimiz var. Bu ilişki sürecek" dedi. (Kıbrıs, 15 Şubat)

    - GKRY tarafından, yabancı hükümetler ve uluslararası örgütlere bir memorandum sunulduğu ve bu memorandumda "Türkiye'nin KKTC'deki inşaat faaliyetlerinin durdurmasının istendiği" bildirildi. GKRY, Türkiye'nin KKTC'deki inşaat faaliyetlerinin durdurmasının (Hali hazırda bitirilmiş inşaatların olağan bakımı ve/veya tehlikeli binaların yıkımı hariç) ve uluslararası gözlemciler eşliğinde malların kayıt altına alınması yönünde ilerlemesini talep etti. (Kıbrıs, 15 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Türkiye ve KKTC'nin tehlikeli bir süreçten geçtiğini söyledi. Bu süreç sonucunda Türkiye'nin AB'ye girip girmeyeceğinin belli olmadığını belirten Denktaş, "Türkiye'nin en haklı, en güçlü olduğu bir davada, peşin neticesi belli olmayan bir yola girecek diye Kıbrıs'tan vazgeçmesi demek, hak ve hukukunu koruyamaması demektir" dedi. Yaklaşık 50 yıldır mücadele eden KKTC vatandaşları adına konuştuğunu ve adım atarken anavatana güvenerek adım attıklarını ifade eden Denktaş, şunları kaydetti:
        "Kıbrıs'ı devlet olarak 21 yıl önce ilan ettik. Bu devleti şimdi Rum'a yama yapmak istiyorlar. Anadolu halkının Kıbrıs konusunda heyecanlı olduğunu biliyorum ama bu heyecan, Avrupa'ya medya yoluyla yeterince yansıtılmıyor. Böyle olunca 'Türkiye fedakarlık yapar' diyerek baskılarını artırıyorlar. Avrupa'ya, Türk Milleti'nin belli bir çizgiden öteye geçilmesine müsaade etmeyeceğini anlatmaya çalışıyorum." (Vatan, 15 Şubat)

    - BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs eski özel temsilcisi Alvaro de Soto, Genel Sekreter'in 1999-2004 yılları arasında Kıbrıs sorununu çözmek için çok çaba sarf ettiğini, ancak sonuçlandırılamadığını belirterek, "Bu fırsat elden kaçırıldı" dedi.    Konferansta, BM ve Genel Sekreter'in görev ve yetkileri ile çalışma koşullarına ilişkin bilgi veren De Soto, Genel Sekreter'in dünya barışını tehdit eden olayları Güvenlik Konseyi'nin önüne getirdiğini söyledi. BM Güvenlik Konseyi'nin yaptırım gücü olan tek kurum olduğunu vurgulayan De Soto, anlaşmazlıkların çözümlenmiş sayılması için mutlaka bir barışın olması gerektiğini kaydetti.
        De Soto, arabuluculuk yaptığı döneme ilişkin deneyimlerine de işaret ederek, uluslararası bir soruna ilişkin arabuluculuk yapanların mutlaka tarafsız olmaları, her iki tarafla bu görüşmeleri sürdürmesi, eğer birden fazla arabulucu var ise de bunların birbiriyle koordineli çalışması gerektiğini söyledi. Arabuluculuk için gerçek bir zaman dilimi konulması gerektiğini, anlaşmazlık bittikten sonra barışın sürekli olmasının sağlanması gerektiğini anlatan De Soto, çatışmaların olduğu bölgelerde de müzakerelere başlamak için illa da silahların susmasına gerek olmadığını bildirdi.
        Kıbrıs'la ilgili Annan Planı'nın doğru zamanda masaya konulduğunu dile getiren De Soto, bu konuda her iki tarafın da yapılacak anlaşmaya mutlaka onay vermesi gerektiğini anlattı. Şu ana kadar bir anlaşma sağlanamadığını, görüşmelerin yeniden başlamasıyla ilgili henüz bir mutabakat olmadığını ifade eden De Soto, şunları söyledi:
        "1999'dan beri birkaç yıl içinde anlaşma olmasa da Kıbrıs Cumhuriyeti'nin AB'ye bölünmüş haliyle kabul edileceği biliniyordu.  Çok iyi bir fırsattı. Birkaç yıl sürdü ama sonuçlandırılamadı. Kıbrıs konusu çok önemli bir konu. Çok zor ve karmaşık bir konu. O nedenle BM Genel Sekreteri sorunu çözmek için 1999-2004 arasında çok çaba serfetti. Ancak sonuçlandırılamadı. Bu fırsat elden kaçırıldı. Bunu herkes biliyor. Umarım benzer koşullar önümüzdeki zaman içinde de oluşur. Bu süreçte BM, her zaman barışı korumak için çabasını sürdürecektir." (Kıbrıs, 15 Şubat)

    - TC Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Fransa'nın AB İşlerinden Sorumlu Delege Bakanı Claudie Haignere ile biraraya geldi. Haignere'nin kısa süre önce Kıbrıs'ı ziyaret ettiğini hatırlatan Gül, konuk bakanın adada Türk yetkililerle yaptığı görüşmelere ilişkin izlenimlerini anlattığını söyledi. Gül, kendisinin de KKTC'nin ekonomik izolasyondan kurtulması için yapılması gerekenleri Haignere'a anlattığını söyledi. (Kıbrıs, 15 Şubat)

    - İngiltere Dışişleri Bakanlığı eski Kıbrıs Özel Koordinatörü David Hannay, Kıbrıs sorunu çözümlenmeden "Kıbrıs"ı diplomatik açıdan tanıması için Ankara'ya baskı yapılmayacağını söyledi. Hannay, vetolarla Türkiye'nin AB perspektifini önlemek için Rum tarafının pratikte hiçbir olanağı olmadığını belirtti. (Kıbrıs, 15 Şubat)

15 Şubat    Başbakan Mehmet Ali Talat, AB Komisyon Başkanı Jose Manuel Durao Barroso'nun daveti üzerine gittiği Brüksel'den adaya döndü. Talat, Brüksel'e, hızlı ve kısa bir ziyaret yaparak AB Komisyon Başkanı Barroso'yla görüştüklerini belirterek, ilk kez bir Komisyon Başkanı'yla görüşülmesi nedeniyle Barroso'yla yaptığı görüşmenin önemli olduğunu söyledi. Talat, bunun dışında, AB Genişleme Genel Müdürü Pierre Mirel ve Kıbrıs Türk Birimi Sorumlusu Leopold Maurer'le de görüştüklerini anlattı.
    Komisyon'un AB'nin motoru olduğunu, bütün planlama ve düzenlemenin bu Komisyon tarafından yapıldığını ifade eden Talat, Komisyon'un, Kıbrıslı Türklerin tecridinin ortadan kaldırılması için Avrupa Konseyi tarafından görevlendirildiğini, bu çerçevede çalışmalar yaptığını, bir önemli tüzük değişikliği yaptığını, iki de yeni tüzük hazırladığını hatırlattı. Yeşil Hat Tüzüğü'nün (Rum Yönetimi'yle mutabakata varıldıktan sonra) Brüksel'de özel komitede onaylandığını kaydeden Talat, Komisyon'un geçen Temmuz ayında hazırladığı Mali Yardım ve Doğrudan Ticaret tüzüklerinin ise henüz onaylanmadığını ifade etti. (Kıbrıs, 16 Şubat)
       
    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Amerika'dan Ercan'a direkt uçak inmesi veya karşılıklı ticaret olanaklarının artması gibi girişimlerin "aldatıcı" olduğunu belirterek, "Aslolan bağımsızlıktır, devlettir. Bağımsızlığa, devlete sahip çıkmazsak azınlık oluruz" diye konuştu. Bu konuda kendilerine "senet" veren Türkiye'nin dünya kamuoyuna da açık mesaj vermesi gerektiğini söyleyen Denktaş, propaganda döneminde şahsına yönelik eleştirilere de "beni konuşmaya mecbur etmesinler" diyerek sert çıktı.
        Tek hedefi Türkiye'yi adadan çıkarmak olan Rumlar'ın anlaşmaya ihtiyacı olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Denktaş, İngiltere'nin eski Kıbrıs Özel Temsilcisi David Hannay'in "dıştan yapılan planlarla anlaşma olmaz" şeklindeki açıklamasına atıf yaparak "Gerçekleri onlar bile görmeye başladı" diye konuştu. (Vatan, 16 Şubat)

    - Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın prestijini korumak ve GKRY Başkanı Tasos Papadopulos'a "dur" demek amacıyla BM Güvenlik Konseyi beş daimi üyesi ve BM'nin Lefkoşa'daki misyon şefleri nezdinde girişim başlattı. 
        Denktaş bu çerçevede sırasıyla ABD Büyükelçiliği Müsteşarı Ned Nolan ve BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve Kıbrıs'taki BM Barış Gücü (UNFICYP) Misyon Şefi Zbigniew Wlosowicz ile görüştü. Serdar Denktaş, ayrıca Fransız Büyükelçisi Hadelin de La Tour Du Pin ile DP Genel Merkezi'nde bir araya gelecek.
        Serdar Denktaş, Nolan ve Wlosowicz ile gerçekleştirdiği görüşmelerde, Papadopulos'un Genel Sekreter Annan'ın çağrısına karşılık ortaya koyduğu uzlaşmaz tavrı gündeme getirerek, "Bu böyle devam edemez. Papadopulos'un kimseyi takmaz, umursamaz tavırları olası bir çözüme gidecek olan sürecin önünü tıkamaktadır. Papadopulos'un uzlaşmanın yolunu tıkayan bu tavrına daha fazla izin verilmemelidir" uyarısında bulundu. (Vatan, 16 Şubat)

    - AB Genişleme Sözcüsü K. Nagy, hedeflerinin Kıbrıs Türklerinin refahlarının yükseltilmesi ve Kıbrıs Türk tarafının AB'ye entegrasyonu olduğunu açıkladı. Nagy, Mali Yardım Tüzüğü ile Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün Avrupa Konseyi'nden bir bütün halinde geçirilmesini arzu ettiklerini belirtti ve iki tüzüğün birbirinden ayrılamayacağını vurguladı.
        Yeşil Hat Tüzüğü'nün onaylanmak üzere AB Konseyi'ne gönderildiğinin belirtildiği açıklamada; Mali Yardım Tüzüğü ile Doğrudan Ticaret Tüzüğü için de 'İki tüzüğün bir bütün halinde Konsey'den geçirilmelerini arzu ediyoruz' dendi ve her iki tüzüğün bir birinden ayrılamayacağını vurguladı. Türk, Yunanlı ve Rum gazetecilere yönelik yapılan açıklamada ayrıca, AB'nin hedefinin Kıbrıs Türklerinin refahının yükseltilmesi ve Kıbrıs Türk tarafının AB'ye entegrasyonu olduğuna dikkat çekildi. (Kıbrıs, 16 Şubat)

    - Yunanistan Hükümet Sözcü Yardımcısı Evangelos Andonaros, "Atina'nın, Kıbrıs'ın ekonomik kalkınmasına yönelik her türlü girişimi memnuniyetle karşılayacağını" söyledi. Andonaros, bir grup Amerikalı işadamının KKTC'ye yapacağı ziyarete değindi.
        Andonaros, "Kıbrıs'ın ekonomik kalkınmasına yönelik her türlü girişimi memnuniyetle karşılarız. Ancak bu girişimler, BM kararları çerçevesinde iki tarafın da kabul edeceği adil ve kalıcı bir çözüm bulunması çabalarını güçlendirmeli ve adadaki tek yasal hükümet olan Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti tarafından kabul görmelidir" dedi. Kıbrıs Rum DİSİ Partisi Genel Başkanı Nikos Anastasiadis'in Türkiye ziyaretini de değerlendiren Andonaros, taraflar arasında görüş alışverişi sağlayan temasların olumlu olduğunu, ancak hükümetler arası çözüm aramaya yönelik görüşmelerin yerini tutamayacaklarını söyledi. (TAK)

    - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Türkiye'nin, Güney Kıbrıs Rum yönetimi'ni tanıma konusunda çok ciddi adımlar atmaya başladığı" iddiasında bulundu. GKRY'nin anamuhalefet partisi DİSİ'nin lideri Nikos Anastasiadis'ın Türkiye'ye daveti ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Baykal, bu kişi ile üst düzeyde resmi görüşmeler yapılmasını eleştirdi. Anastasiadis'in Türkiye'ye gelmeden önce söylediği "Türk Ordusu"na yönelik sözlerine tepki gösteren Baykal, şunları söyledi:
        "Bunları söyleyen kişiyi, Hükümet, Türkiye'ye davet etti ve Başbakan ile Dışişleri Bakanı kendisi ile görüştü. Bırakın KKTC'de bir muhalefet partisinin genel başkanını, KKTC halkının oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı'nı, bir Batı ülkesinin başbakanı, cumhurbaşkanı, dışişleri bakanının resmen kabul ettiğini daha görmedik. Biz böyle bir kabulle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ilgili tezlerimizi zarfa koyuyoruz, bu tezlerimizin ciddiyeti kalmıyor. Gayri meşru yönetim iddialarımız ortadan kalkmaya başlıyor. Türkiye, (Yönetimi tanımayacağım, sadece Ankara Anlaşmasını teşmil edeceğim) dediği konuda bizzat kendisi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni tanıma konusunda çok ciddi adımlar atmaya başlamıştır. Bu bilinçli yapılıyorsa bir türlü, bilinçsiz yapılıyorsa bir başka türlü siyasi tablodur. Çok üzüntü verici manzara..." (Vatan, 16 Şubat)

16 Şubat    Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, KKTC Devleti'ni kimsenin ortadan kaldıramayacağını söyledi. Kıbrıs Türkü'nün bağımsızlığına dayanan her türlü anlaşmaya hazır olduklarını vurgulayan Denktaş, "Emin olalım ki o noktaya varacağız" dedi. Denktaş, "meşru Kıbrıs" ünvanını taşıdığı sürece Rum'un Kıbrıs'a sahip çıkma ötesinde bir siyaseti olmadığını söyledi. Denktaş "Bu nedenle uzlaşabilir miyiz diye masalarda dirsek çürüteceğimize, dünya, Rum'un taç yaptığı ve kendilerinin hediye ettiği bu ünvanı kısıtlamaları lazımdır. Aksi takdirde masaya çok oturur kalkarız ama Rum değişmez. Çünkü değişmesi için motivasyon yoktur, ceza yoktur" dedi.
        Denktaş 2004'te yaşananlardan sonra gelinen aşamada halkta, iki kesimlilik, eşitlik ve egemenliğin tanınması, meselenin Rum'la entegrasyon meselesi değil de, Kıbrıs'ın birleşmesi meselesi olduğu konusunda konsensus olduğunu söyledi. Denktaş, Kıbrıs'ın birleşmesini isteyenlerin, birleşmenin gerçek ve kalıcı olabilmesi için iki Kıbrıs olduğunu kabul etmesi gereğine de işaret etti. Bağımsızlıktan vazgeçmenin azınlık olma anlamına geleceğini kaydeden Denktaş "Hem de Kıbrıs'ı Yunan yapmak için AB'a tek yanlı, sahte bir ünvan altında müracaat eden Rum'un azınlığı olursunuz" diye ekledi. (Kıbrıs, 17 Şubat)

    - Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş, Kıbrıs'ta sorunun Kıbrıs Türkleriyle Rumları arasında olduğunu, çözüm bulunacaksa Kıbrıs Türkü'nün beklentilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi. Denktaş, Papadopulos'un uzlaşmaz görünmeyi göze alarak yeni bir süreci ertelemeyi hedeflediğini, bunu başarırsa Kıbrıs konusunun gündemdeki yerini kaybedeceğini, Kıbrıs sorununun unutulacağını ve bunun da Kıbrıs Türkü'nün cezalandırılmasının devamı anlamına geleceğini ifade etti.
        Ekim ayı yaklaşınca ise Rum liderin Papadopulos'un Türkiye ile görüşmeye hazır olduğunu açıklayacağını ve Kıbrıs Türkü'nü devre dışı bırakmak isteyeceğini söyleyen Denktaş, Papadopulos'un, sorunun Kıbrıs Rum yönetimi ile Türkiye arasında yaşandığını ve muhatabının da Türkiye olduğunu söyleyeceğini belirtti.
        Denktaş, bu tehlikeyi, ayrıca Papadopulos'un hem Genel Sekreteri hem de BMGK'nin prestijini ayaklar altına alan tutumunu BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Zbigniew Wlosowicz, ABD Büyükelçisi ve bugün de Fransa Büyükelçisi'ne anlatmaya çalıştıklarını, BMGK daimi üyelerinin büyükelçileriyle bu temaslarını sürdüreceklerini ifade etti. (Kıbrıs, 17 Şubat)
   
17 Şubat    ABD'nin Türkiye Büyükelçiliği Ticaret Ataşesi Amer Kayani'nin de bulunduğu önde gelen bazı Amerikan şirketleri ve Dünya Ticaret Merkezi temsilcilerinden oluşan heyet, iş olanaklarını araştırmak amacıyla İstanbul'dan KKTC'ye geldi.
        Bankacılık, finans, danışmanlık, ilaç, kargo, taşımacılık, haberleşme ve yazılım sektörlerinde faaliyet gösteren 12 Amerikan şirketinin Türkiye temsilcilerinden oluşan heyet, KKTC'de aynı sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin yetkilileriyle bir araya gelerek karşılıklı iş ilişkileri kurma olasılıklarını ele aldı.
        Amerikan şirket temsilcileri, temasları çerçevesinde önce KKTC'deki ABD Büyükelçiliği ofisi, daha sonra da Sanayi Odası'nı ziyaret etti. ABD iş heyeti, Kıbrıs Türk Ticaret Odası'nda düzenlenecek toplantıda yerli iş adamlarıyla buluşup yaratılacak iş olanaklarını görüştü. Öngörüşme niteliğindeki toplantıda, yapılabilecek ortak yatırımlar konusunda somut çalışmaları yürütecek ortak komite oluşturulmasına karar verildi. (Kıbrıs, 18 Şubat)
 
    - TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, BM'nin hem Irak hem de Kıbrıs konusunda iyi sınav veremediğini söyledi. BM'nin bu konulara hakim olamadığını kaydeden Erdoğan, Kıbrıs'ta bir referandum yapıldığını ve referandumda Kıbrıslı Türklerin "evet" Rumların ise "hayır" dediğini hatırlatarak "BM verdiği taahhütlere sahip çıkmadı" dedi. (Kıbrıs, 18 Şubat)

    - AB, Kıbrıs'taki Yeşil Hat'tan adanın kuzeyi ile güneyi arasındaki mal geçişini kolaylaştıracak yeni kuralları kabul etti. AB Komisyonu tarafından yapılan açıklamada, yeşil hat üzerinde iki yeni geçiş noktası açılması konusunda da anlaşmaya varıldığı bildirildi. Değiştirilen tüzüklerle narenciye ticaretinin önündeki engelin kaldırılacağı, hayvan ürünleriyle ilgili kuralların basitleştirildiği, adanın her iki tarafına seyahat eden kişilerin geçirecekleri malların değerinin yükseleceği belirtildi. (Kıbrıs, 18 Şubat)
        AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, yeşil hat etrafındaki toplumlar arasında köprü kurmanın, Kıbrıs'ta uzlaşma için gerekli olduğunu, adada kapsamlı bir anlaşmanın yolunu açacak olumlu bir siyasi iklim yaratmaya yardımcı olacağını söyledi. Talat, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Durao Barroso ile görüşmesinden sonra, önlerinde üç önemli düzenleme olduğunu belirterek, "Yeşil Hat Tüzüğü'nde değişiklikler yapıldı, nihai onay bekliyor. Mali Yardım ve Doğrudan Ticaret tüzükleri konusunda da Komisyon'un tutumunu sürdürdüğü ve ikisinin birbirini bütünlediği ifade edildi" demişti. Yeni düzenlemelerin kendileri için son derece önemli olduğunu bildiren Talat, Kıbrıs Türk tarafı açısından izolasyonun kalkmasının en belirgin, en sembolik göstergesinin Doğrudan Ticaret Tüzüğü olduğunu, Komisyon'un da Kıbrıslı Türkler'e desteğinin süreceğini belirttiğini söylemişti. (Kıbrıs, 18 Şubat)
   
    - Tarım Bakanı ve Mali Yardım Koordinatörü Raşit Pertev, Avrupa'nın siyasi anlamda Kıbrıs Türkü'nün yanında, Rum Yönetimi Lideri Papadopulos'un da karşısında olduğunu söyledi. Retçi, çağdışı tavrıyla; uzlaşı ve diyalog kültürü üzerine kurulu AB değerlerine ters düşen Papadopulos rejiminin, "iki taraflı bıçağa benzeyen" Avrupa kültürü karşısında zor durumda kalıp yıpranacağını kaydeden Pertev, "Eğer herkes uzlaşır da 1 kişi uzlaşmıyorsa, o da ötekiler tarafından dışlanır" dedi. (Kıbrıs, 18 Şubat)

18 Şubat    TC  Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, KKTC'ye gelen ABD iş adamları heyetinin ziyaretinin KKTC'nin ekonomik izolasyonunu sona erdirmesi ümidini belirtti. Bir ABD gazetesinin "Türkiye'yi hasta adama" benzetmesini nasıl değerlendirdiklerini sormaları üzerine, Gül şöyle dedi:
        "ABD'de de Türkiye'de de demokrasi vardır, serbest basın vardır.  Serbest basın içinde herkes fikirlerini Türkiye'de olduğu gibi nasıl yazıyorsa orada da yazanlar vardır. Bunlar bizi ilgilendirmez. ABD yönetimini de ilgilendirmez. Türkiye'de yazılanlar da bizi, hükümetimizi ilgilendirmez. Herkes düşüncelerini, fikirlerini açık açık söyleyebilir. Bunlar hoşumuza gidebilir, hoşumuza gitmeyebilir. Biz de yazılanlarda onların hoşuna gitmeyebilir. Önemli olan şu, Türk-ABD ilişkileri çok geçmişe dayanır. 60 yıllık müttefiklik ilişkisi vardır. Zor şartlar altında bu müttefiklik devam etmiştir. Bugün de bu müttefiklik devam etmiştir. Hükümet olarak buna önem veriyoruz. ABD'de buna önem veriyor." (Kıbrıs, 19 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş geride bıraktığı 40 yılda yeterince katı tutum sergileyemediğinden dolayı üzgün olduğunu söyledi. Denktaş, "Biz bağımsızlığımızı ilan ettikten sonra, sanki ilan etmemiş gibi Rumlarla masaya oturmamalı ve  silahlarımıza sıkı sıkıya sarılmalıydık" şeklinde konuştu. "Artık yeter, ben halkımla birlikte ülkemi Türkiye'nin tanıdığı bağımsız bir devlet haline getirdim. Eğer dünya tarafından tanınmamışsa bunun adı 'büyük bir haksızlıktır..." diyen Denktaş, referandum sonuçlarının BM Genel Sekreteri Kıbrıs Eski Özel Temsilcisi Alvaro de Soto ve AB liderleri tarafından yanlış yorumlandığını, bunun Kıbrıs Türklerinin "bağımsızlık istemediği" gibi değerlendirildiğini belirterek, "Bu haksız bir yorum, bence halkıma 'bağımsızlığınızı korumak istiyor musunuz' şeklinde ayrı bir referandum yapılmalıydı" dedi. (Kıbrıs, 19 Şubat)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat, "GKRY lideri Tasos Papadopulos'un Kıbrıs Türk tarafı ile güç paylaşımı istemediğini, etnik olarak temiz bir yönetim istediğini" söyledi. Uluslararası toplumun görüşünün de referandumda Rum kesiminden farklı bir sonuç çıkacağı yönünde olduğunu belirten Talat, "Gerçek bir hayal kırıklığı oldu, sadece benim için değil, tüm dünya için" diye konuştu. "Çözüm isteyenler, kısa sürede doğru adresi buldular, adres Papadopulos" diyen Talat, "Papadopulos'un güç bölünmesini istemediğini, etnik olarak temiz bir yönetim istediğini" kaydetti. (Kıbrıs, 19 Şubat)

    - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, "Kıbrıs'taki belirsizliği ortadan kaldırmaya ve çözüm yolunu açmaya kararlı olduklarını" söyledi. Denktaş, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a gönderdiği mektupla, belirsizliğin ortadan kaldırılması yönündeki adımlarına bir yenisini eklediklerini kaydetti. "Çözüm yolunu açmaya kararlıyız" diyen Denktaş, şunları söyledi: "GKRY lideri Tasos Papadopulos'un, gasp ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti unvanıyla rahat şekilde oturmasına izin vermeyeceğiz. Haklarımızı kararlılıkla savunarak, dünyanın anlayacağı şekilde kendimizi anlatarak, halkımızın dünya ile entegre olması yönündeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz."
        KKTC halkının uzun süre belirsizlik içinde tutulmasının haksızlık olacağına inandıklarını, bunu da Annan'a yazdığı mektupta dile getirdiğini ifade eden Denktaş, şöyle konuştu:
        "Mayıs ayında başlayacağını öngördüğümüz yeni bir çözüm sürecinde masaya otururken, o masadan nasıl kalkacağımızı bilerek oturmalıyız. Müzakere yapılacak ve eğer Rum tarafı da bu müzakerelerden siyasi eşitliğimize dayalı, iki kesimliliğin varolduğu, Türkiye'nin garantisinin devam ettiği bir çözüm noktasında bizimle uzlaşır ve 'evet' derse o zaman masadan iki siyasi eşit, birleşik Kıbrıs veya adı ne olacaksa o, masadan kalkar. Rum tarafı bir kez daha, bu son denemede, bugüne kadar yürüttüğü olumsuz tutumunu, retçi tutumunu devam ettirirse o zaman o masadan başka hiçbir uğraşa gerek kalmaksızın, dünya ile entegre olmuş şekilde kalkarız. Bunun masaya oturmadan önce mutlaka belirlenmesi, masaya öyle oturulması gerekmektedir." (Kıbrıs, 19 Şubat)

    - GKRY'nin eski lideri Glafkos Klerides, adada iki taraf arasındaki müzakerelerin kısa süre içinde başlaması gerektiğini söyledi. Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) lideri Nikos Anastasiadis, Türkiye'deki temasları hakkında Klerides'e bilgi verdi. Klerides de Anastasiadis'e, müzakerelerin zaman kaybedilmeden yeniden başlaması yönündeki görüşünü aktardı. Klerides, geçen zamanın Kıbrıs Rumlarının lehine işlemediği uyarısında bulundu. (Kıbrıs, 19 Şubat)

- Eski Rum yönetimi liderlerinden Birleşik Demokratlar Hareketi (EDI) lideri Yorgo Vasiliu da Klerides'le aynı görüşü paylaştığını, Rum kesiminin uluslararası camiada "çözüm istemeyen taraf" olarak görülmeye başlandığını söyledi. Vasiliu, "Kıbrıs sorununa çözüm bulunması için müzakerelerin başlatılması yönünde Kıbrıs Rum tarafının bir an önce harekete geçmesinin şart olduğunu" belirtti. "Somut görüşlerle BM Genel Sekreteri'ne yaklaşmazsak, çözümün bizi ilgilendirmediği görüşü yerleşecek" diyen Vasiliu, KKTC'deki seçimlerden sonra, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın girişim üstlenmeyi kabul etmesi durumunda, derhal müzakerelere başlanması gerektiğini ifade etti. (Kıbrıs, 19 Şubat)

19 Şubat    Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, 1983 yılında KKTC'nin ilan edilmesinden kısa süre sonra Rum kesimi ile Kıbrıs çatısı altında birleşmek üzere görüşmelere başlamalarının "büyük bir hata" olduğunu söyledi. Denktaş, KKTC'nin ilan edilmesinin özellikle Müslüman ülkeler arasında büyük heyecan yarattığını, kısa süre sonra federasyon yapıp birleşmek amacıyla görüşmelere başlanınca, birçok ülkedeki inancın ortadan kalktığını belirtti. Denktaş, "En büyük hatamız, 1983'te bağımsızlığımızı ilan ettikten sonra görüşmelere devam etmek oldu" diye konuştu. "Mesele dün neyse bugün de aynıdır" diyen Denktaş, Kıbrıs'ın meşru hükümeti olarak tanındığı sürece Rum kesiminin çözüme yönelik adım atmak için bir nedeni olmadığını kaydetti. (Kıbrıs, 20 Şubat)
   
    - ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucher, Amerikan ticari heyetinin KKTC'yi ziyaret etmesinin, Kıbrıslı Türklerin tecridini ortadan kaldırmaya yönelik bir çaba olduğunu söyledi. Boucher, Amerikan iş çevrelerinden oluşan heyetin Kuzey Kıbrıs'taki faaliyetlerinin sorulması üzerine, "Heyet, Kıbrıslı Türk iş çevresi temsilcileriyle oradaki olası fırsatları keşfetmek üzere biraraya geldi. Bu durum, kuzeyin ekonomik tecridini yok etme, kuzeyin ekonomik gelişmesini ada içinde ve dışında temaslarla genişletme amacımızla tutarlı" dedi.
        Heyette ABD'nin Ankara Büyükelçiliği ticaret ataşesinin de bulunduğunu hatırlatan Boucher, ziyaretin yasal olup olmadığının sorulması üzerine, "Normal bir iş, ekonomik bir ziyaret yapılıyor" dedi ve bu girişimin, KKTC'nin ABD tarafından tanınması anlamına gelmeyeceğini söyledi. (Kıbrıs, 20 Şubat)
   
    - TC Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Kıbrıs'ı milli dava kabul ettiklerini ve bu davaya her zaman sahip çıkacaklarını belirterek, "Kıbrıs'taki seçim süreci, Türk tarafının menfaatlerini gözetme, koruma ve geliştirme yönündeki temel hedefler ve çabalarımızı etkilemeyecektir" dedi. Annan Planı ile ilgili yapılan referanduma dikkati çeken Şener, "Yıllardır uluslararası düzeyde bir Kıbrıs sorunu ve (Bu sorunu yaratan Türklerdir) kanaati vardı. Referandumla, bu kanaat ortadan kalkmıştır. Türkiye'ye bakış açısı değişmiştir" dedi. Şener, şunları söyledi:
        "Türk tarafı, bu hassas dönemde, dayanışma içinde, sonuç almaya yönelik tavırlarda kararlı görünmelidir. Türkiye, Kıbrıs Türk'ünün her zaman yanında olmuş, onları ekonomik, siyasi ve her açıdan desteklemiştir. Kıbrıs'ı, milli dava kabul ettik, bu davamıza her zaman sahip çıkacağız. Kıbrıs'taki seçim süreçleri, Türk tarafının menfaatlerini gözetme, koruma ve geliştirme yönündeki temel hedefler ve çabalarımızı etkilemeyecektir." (Kıbrıs, 20 Şubat)

    - GKRY Başkanı Tasos Papadopulos, "Yeni tur görüşmeler başlarsa Annan Planı'nda bütün ilgili tarafları memnun eden özlü değişiklikler yapılacağı kabul edilmelidir" dedi. Papadopulos, "birliği güvence altına alacağı yerde, halkın, toplumun, ekonominin ve kurumalrınbölünmesine yolaçan, ayrıca devletin yaşayabilirliği ve fonksiyonelliğine kuşku getiren" Annan Planı'ndaki bütün maddelerin değişmesi gerektiğni savundu. (Kıbrıs, 20 Şubat)

    - Rum yönetimi, Brüksel'deki Daimi Temsilciliği aracılığıyla, Avrupa Komisyonu'na; "bundan böyle Rum yönetiminin önceden bilgilendirilmesinin ve Kıbrıslı Türkler'le ilgili konuların Rum yönetimiyle görüşülmesinin daha faydalı ve yapıcı olacağını" belirttiği azar nitelikli yazılı girişimde bulundu. Mehmet Ali Talat ve Jose Manuel Barosso'nun; Avurpa Komisyonu Başkanı'nın kendi ifadeleriyle işgal bölgelerinin sözde başbakanıyla görüşmesi konusunda Daimi Temsilcilik'e zamanında bilgi vermeyen yardımcıları" ifadesini kullandı.
        AB'deki Rum Daimi Temsilci Nikos Emiliu, 14 Şubat'ta Barosso'nun Özel Kalem Müdürü Ziaoa Val Del Almeita'ya zehir zemberek bir mektup göndererek, 25 Ocak'ta yaptıkları anlaşma uyarınca, "Kıbrıs'ı" ilgilendiren konularda yapılması gereken bilgi alış verişi prosedürüne uyulmadığı şikayetinde bulundu. (Simerini 19 Şubat, Kıbrıs 20 Şubat)

20 Şubat    KKTC'de yapılan erken genel seçimlerde, CTP-BG oyların % 44.5'ini alarak 24, UBP % 31.71'le 19, DP % 13.49 ile 6 ve BDH % 5.81 ile 1 milletvekili çıkardı. Seçime katılma oranının % 80.76 olduğu seçimlerde CTP/BG milletvekili sayısını 19'dan 24'e, UBP de 18 olan milletvekili sayısını 19'a çıkardı. DP'nin milletvekili sayısı 7'den 6'ya, BDH'nın ise 6 'dan 1'e düştü. Milletvekillerinin dörtte biri değişirken, % 24 olan değişiklik oranıyla 12 yeni isim meclise girdi. 12 yeni milletvekilinden 2'si geçmiş dönemlerde de milletvekilliği yaparken, 10 kişi ilk kez milletvekili oldu. (Kıbrıs, 21 Şubat)

    - AB Komisyonu, Milletvekilliği Genel Seçimleri'nde elde edilen sonucu memnuniyetle karşıladığını bildirdi. AB Komisyonu, seçim sonucunun, Kıbrıs Türk halkının, Avrupa Birliği'yle tam entegrasyon hazırlıklarına devam etmek istediğine ilişkin açık arzusunu gösterdiği dile getirildi. Açıklamada, seçim sonucunun, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs'ın yeniden birleştirilmesine bağlılığını ortaya koyduğu da belirtildi. AB Komisyonu'nun 259 milyon Euro tutarındaki Mali Yardım Tüzüğü ile Direkt Ticaret Tüzüğü'nü hayata geçirmek için süratli biçimde çalışma konusunda kararlı olduğu kaydedilen açıklamada, "Bu paket, Kıbrıs Türk toplumunun izolasyonuna sona verilmesi ve Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik kalkınmasını cesaretlendirerek, birleşmeyi kolaylaştırmak için bir yol olarak görülmektedir" denildi.
        Açıklamada, AB Komisyonu'nun Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulunmasına yönelik tüm  çabalara aktif biçimde destek olmaya devam edeceği de belirtildi. (Kıbrıs, 21 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, herkesin çözüm için çalışması gerektiğini ancak bunun azınlık temelinde olmayan, mutlak eşitlik temelinde bir çözüm olabileceğini vurguladı. Denktaş, halkla ve seçilecek olanlarla görev başında olmasa da bağımsızlığa dayalı sağlam bir anlaşma için her şeyi yapacaklarını söyledi.
        Denktaş, halkla ve seçilecek olanlarla bağımsızlığa dayalı sağlam bir anlaşma için her şeyi yapacaklarını kaydetti. "Bağımsızlığımızdan fedakarlık yok, azınlık değiliz ve olmayacağız, bunu herkes bir tarafa yazsın" diyen Denktaş, Kıbrıs Türkü'nün Rum'a eşit eski ortak olduğunu ifade etti. Denktaş, "Kıbrıs Türkü gelecekte de ortak olacaktır, onun için kimse bizi AB'ye girdi diye  azınlık sayfasına yazmasın. AB'ye ayaklarımızın üzerinde, referandumda ayrı oy kullanmış insanlar olarak gireceğiz. Yeter ki acele etmeyelim, yeter ki bağımsızlığımızdan fedakarlık yapmayalım" dedi.
        Rumlarla eşit haklara sahip Kıbrıs Türkü'nün bugün bir kez daha varlığını, demokrasisini ve devletini teyit ettiğini söyleyen Denktaş, herkesin bir çözüm için çalışması gerektiğini ancak bunun "azınlık" temelinde olamayacağını, bunun ancak "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin eski ortağı olan ve bu cumhuriyetten atılan, mutlak eşitliğe dayalı bir çözüme hazır olan Kıbrıs Türkü" olarak gerçekleşebileceğini kaydetti. (Vatan, 21 Şubat)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat, Kıbrıs sorununu Kıbrıslı Türklerin ve Rumların çözeceğine işaret ederek, GKRY Başkanı Tasos Papadopulos'un sorunu Güney Kıbrıs'la Türkiye arasına çekme gayretlerinin boşuna olduğunu vurguladı. Masaya oturmaya her an hazır olduklarını yineleyen Talat, masaya oturma zamanını ise BM Genel Sekreteri'ne tatmin edici güvence vermesi gereken Rum tarafının belirleyeceğini söyledi. Başbakan Talat, dış dünyaya da söyleyecek sözlerinin olduğunu halkın desteğiyle bir kere daha gösterdiğini belirtti ve şöyle devam etti:
         "Sanıyorum ki dış ülkeler, Kıbrıs Türk halkının bu kararlılığı karşısında bizim sözümüzü daha fazla dinleyecekler. Unutmayalım, ciddi, köklü, büyük bir iktidar değişikliğine doğru ilerliyoruz. Bunun arkasında Cumhurbaşkanlığı seçimi var. KKTC'de bütünlüklü ve köklü bir iktidar değişikliğine doğru gidiyoruz. Bunun ilk adımı şimdi atıldı, arkası da gelecek. Böylece tüm dünyaya Kıbrıslı Türklerin 24 Nisan'da ortaya koyduğu düşünce ve vizyonun hala geçerli olduğu, Kıbrıslı Türklerin ayrılıkçı değil, Kıbrıs sorununun çözümünü istediğini, bölücü değil birleştirici olduğunu bir kere daha dünyaya söylemiş olacağız."
        3 Ekim'e kadar çözüm olasılığının var olduğunu ancak BM Genel Sekreteri'nin görüşme sürecinin çökmemesi için şartları da bulunduğunu belirterek, güvenceyi Rum tarafının vermesi gerektiğini anlatan Talat, 3 Ekim'e kadar masaya oturulursa, bu güvenceler verilmiş olacağı için çözümün de olacağını, bu amaçla ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. (Kıbrıs, 21 Şubat)

    - ABD Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs Özel Koordinatörlüğü görevinde bulunan Thomas Weston, Kıbrıslı Rumların bir çözüm mü yoksa "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin bugünkü şekliyle devamını mı istediklerinin belirgin olmadığını söyledi. (Kıbrıs, 21 Şubat)

21 Şubat    Başbakan Mehmet Ali Talat, "Hangi yolu izleyeceğimiz bellidir. Halk bize işaretini verdi. Kıbrıs'ın yeniden birleştirilmesi, Kıbrıslı Türklerin Rumlarla eşit zeminde kuracakları bir ortaklık hükümeti ve bu ortaklık devletinin AB'a girmesi. Halkın desteği budur. Sayın cumhurbaşkanının 'Annan planı ölümdür, felakettir' görüşünü Kıbrıs Türk halkı reddetti. Eğer o görüşü savunmam isteniyorsa bu mümkün değil. Ama Kıbrıs Türk halkının sosyal, ekonomik ve siyasal haklarını sağlam güvenceye bağlayan bir çözüm peşindeyiz ve bu çözüm de herkesin yararınadır. Kıbrıs Türk halkının esir olacağı, zayıf veya azınlık olacağı bir çözümü kabul edemeyiz. Ama Kıbrıs Türk halkı adanın yeniden birleştirilmesini istiyor ve halkın bu beklentisini saygıyla karşılamak gerekir."
        Talat, GKRY Başkanı Papadopulos'un "Kıbrıs Türklerinin boğazını sıkmamızın nedeni sevgimizdir" ve "Kıbrıs Türkleri hiçbir bedel ödemeden AB vatandaşı oldular" şeklindeki ifadelerini de sert bir dille eleştirdi. Papadopulos'un açıklamalarını "ayıp ve acaip" olarak niteleyen Talat, şunları söyledi: "Sevgisinin ne kadar yüce olduğunu gösteriyor ve Kıbrıslı Türklerle ilgili niyetini ifade ediyor. Ama insanın 'böyle sevgi olmaz olsun' diyesi geliyor. Bizi çok sevdiği için öldürmek istiyor, kendisine bağlamak ve egemenliğini Kıbrıslı Türklere de yaymak istiyor. Kıbrıslı Türklerin hiçbir bedel ödemediğini söylemek ayıp, hicap duyulacak bir açıklama. Kıbrıs tarihi boyunca ve hele 1963'ten sonra bedeli hep Kıbrıslı Türkler ödedi.  1974'ten sonra da Kıbrıslı Türkler izolasyonlarla, ambargolarla, dışlanmayla bedel ödedi. Bedel ödeyen hep Kıbrıslı Türkler oldu. Papadopulos'un açıklamaları şövenizminin düzeyini gösteriyor." Talat, Rum liderlerle görüşmeye hazır olduğunu, ancak kararlaştırılmış bir görüşme olmadığını da ekledi. (Kıbrıs, 22 Şubat)

    - TC Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Kıbrıs'ta Annan Planı çerçevesinde müzakerelerin başlamasını ve kalıcı bir çözüm bulunmasını istediklerini söyledi. Çiçek, ortada, Türkiye'nin desteklediği ve KKTC tarafından onaylanmış Annan Planı olduğunu kaydederek, ''Bu plan çerçevesinde bu müzakerelerin başlamasını ve kalıcı bir çözümün olmasını arzu ediyoruz'' dedi. Çiçek, geçici bir hükümet yerine, seçimler de yapıldığına göre, kalıcı bir hükümetin işbaşında bulunmasının, bu süreci daha da hızlandıracağını kaydetti. İşbirliği yapılabilmesi açısından da halktan destek almış, güvenini tazelemiş bir hükümetle bu işi götürmenin kolaylığının ortada olduğunu ifade eden Çiçek, ''Onun için hükümetin bir an önce kurulması lazım. Kaldı ki; her seçim dönemi, ister istemez, bizim açımızdan da seçimlerin biraz askıya alındığı dönem olur. Halbuki şu an Türkiye'nin, KKTC'nin kaybedecek bir dakikası, bir günü dahi yoktur. Bir an evvel işin sorumlularının belirlenip, konunun üzerine süratle  gidilmesi gerekmektedir. Onun için hükümetin bir an evvel kurulması temennimizdir'' dedi. (Kıbrıs, 22 Şubat)

    - ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucher, ABD'nin KKTC'de yapılan genel seçimin sonuçlarından memnun olduğunu açıkladı. Boucher, "Seçim sonucunu, Kıbrıslı Türklerin kapsamlı bir çözüme olan taahhütlerinin ve Kıbrıslı Rumlarla adanın tekrar birleşmesine yeniden teyidi olarak memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. ABD'nin, Annan Planı temelinde çözüm için BM Genel Sekreteri'yle çalışmaya devam ederek "adanın uzun bölünmüşlüğüne adil ve kalıcı bir çözüm getirmeyi" amaçladığını ifade eden Boucher, şunları kaydetti:
        "Bir çözüm ve yeniden birleşme yolundaki çabalarımızın bir parçası olarak ABD, Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik izolasyonunu hafifletecek önlemleri  ilerletmeye ve ada içinde ve dışında iş temaslarını geliştirerek Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik gelişimini ileriye götürmeyi amaçlamaktadır." (Kıbrıs, 22 Şubat)

22 Şubat    TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İtalya Senato Başkanı Marcello Pera ile görüşmesinde Annan Planı'na "Evet" diyen Kıbrıs Türk tarafına yönelik izolasyonun kaldırılması gerektiğini, bunun adaletin gereği olduğunu söyledi.  Pera, Kıbrıs konusuyla ilgili AB'nin bu sorun karşısında öngörülü davranmadığını ve Kıbrıs'ın bu nedenle AB'nin sorunu haline geldiğini ifade etti.
        Erdoğan ise şöyle konuştu: "Blair ile Kıbrıs konusunu da görüştük. Neler yapılabileceğini gündeme getirdiler. Biz, bundan önceki süreçte ifade ettiğimiz gibi, hep olumlu yaklaştık ve şimdi de olumlu bir yaklaşım içindeyiz. Çözüm istiyoruz, çözümsüzlüğü kabul etmiyoruz, ama köklü çözüm olsun. En idealinin, BM nezdinde çözüm olacağını ifade ettik. Böylece taraflar adil ve kalıcı bir neticeyi yakalamış olacaktır. Garantör ülkeler de rahat edecektir." (Kıbrıs, 23 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve mücadelesinden ders alarak O'nu her gün yaşamanın önemine işaret ederken; "Atatürk'ü sadece heykelinin önünde veya tablolarını görürken yaşamak değil, ilke ve mücadelesinden ders alarak O'nu her gün yaşamak bahis konusudur" dedi. Atatürk'ün "`ben barış istiyorum' derken bağımsızlığımı kastediyorum" sözüne atıfta bulunarak bağımsızlığın önemini vurgulayan Denktaş, "Bağımsız değilseniz barış yapamazsınız. Kıbrıs Türkü aklına yaz bunu: 'Bağımsız değilsen ancak sana başkalarının önerdiği kadar hak alırsın'…"şeklinde konuştu. (Vatan, 23 Şubat)

    - GKRY Başkanı Tasos Papadopulos, Başbakan Mehmet Ali Talat'ın Kıbrıs'ta yeniden birleşme değil, taksim istediğini iddia etti.  Papadopulos, "Biz, taksim çözümüne yol açanları izole eden ve Kıbrıs sorununun çözümünü destekleyenleri ileri çıkaran her oylamayı memnuniyetle karşılarız. Elbette Sayın Talat'ı başarısından ötürü kutlarız. Ancak konu, çözüm istediklerine dair sözlü ilanlar değil, kendisinin eylemleri ve açıklamalarıdır."
        "Çözümden söz ettiklerinde neyi kast ettiklerinin ve söz ettikleri çözümün içeriğinin ne olduğunun da göz önüne alınması gerektiğini" ifade eden Papadopulos, şöyle devam etti: "Ne yazık ki birçok Kıbrıslı Türk lider tarafından yapılan açıklamalardan, istemekte oldukları çözümün, ülkenin coğrafi alan, toplum, ekonomi ve kurumlar bağlamında bölünmesini sağlamlaştıracak bir çözüm olduğu açıkça görülüyor. Kıbrıs'ın uluslararası temsili örtüsü altında yan yana yaşayacak iki ayrı varlıktan söz ediyorlar. Biz, bir çözümü Kıbrıs sorununun kapanması için istemiyoruz, yeniden birleşme için çözümü istiyoruz."
        Papadopulos, "Kıbrıslı Rumlardan daha fazla çözüm isteyen başka kimsenin olmadığını" iddia ederek, "zamanın Kıbrıs'ın aleyhine çalıştığını" söyledi. Papadopulos, "Diyalog isteyenler söyledikleri sözlerine ve hareketlerine dikkat etmelidirler" ifadesini kullanarak, "Annan Planı'nı göstermelik değişikliklerle olduğu gibi geri getirecek bir diyaloğu mu yoksa Türkiye'nin de göğüslemesi gereken konuları da içerecek olan Kıbrıs sorununun çözümünü mü istediklerini netleştirmeye" çağırdı. (Kıbrıs, 23 Şubat)

    - İngiliz Avam Kamarası Dış İlişkiler Komitesi, İngiliz Hükümeti'ne çağrıda bulunarak, KKTC'ye direkt uçuşları onaylamasını istedi. Komite, Rum Yönetimi'ni "anti-Avrupalı" olmakla da eleştirdi. Raporun, "Rum Yönetimi ile İngiliz hükümeti arasında yaşanan 'laf sürtüşmesini' ateşleyeceği" öngörüsünde bulundu. Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin görüşmelerin başlamasına yönelik bir dizi öneriler de içeren raporda, yılın ikinci yarısında AB dönem başkanlığını devralacak olan İngiltere'nin "Kıbrıs çözüm sürecini hızlandırabilecek rolüne" işaret edildi.
        Rum Yönetimi'nin, "AB üyeliğinin sunduğu fırsatlar yanında yerine getirmesi gereken sorumluluklarının da bulunduğunu anlamış olmadığı" vurgulanan raporda, İngiltere ve diğer AB üyelerinden, AB'a tek taraflı üye olan Rum yönetimine "AB değer ve çalışma yöntemlerini" uygulaması için baskı yapılması istendi.       
        Raporda, uluslararası topluluk tarafından referandum öncesi Kıbrıs Türklerine verilen sözlerin arkasında durulması gerektiği de vurgulandı ve KKTC'ye doğrudan uçuş ve ticaretin başlatılmasına engel olan unsurların ortadan kaldırılması için İngiliz Hükümeti'nden, şimdiki AB dönem başkanı ile daha yakın çalışması ve diğer AB üyelerini aynı şekilde davranması için teşvik etmesi istendi.
        Komite, herhangi bir çözüm sürecinde Kıbrıs Rum kesiminin endişelerine Kıbrıs Türklerinin haklarını eritmeyecek çözümler bulunması gerektiğinin altını çizdi. Kıbrıs sorununda bir ilerleme kaydedilmesi için "adım-adım" bir sürecin hiçbir şey yapmamaktan daha iyi olduğu görüşü belirtilen komite raporunun sonuç bölümünde, "Kıbrıs sorununa kalıcı çözüm, Kıbrıs insanının büyük çıkarına, ayrıca AB'nin, Türkiye'nin ve uluslararası topluluğun yararına olacak" denildi. Kıbrıs sorununun çözülmesi beklentilerinin çok fazla olmadığı belirtilen komite raporunda, 2005 yılında İngiltere'nin Kıbrıs sorununun çözümüne öncelik vermesi de istendi. (Kıbrıs, 23 Şubat)

    - Türkiye'de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde olduğu gibi bir "Ulusal Konsey" kurulmasını önerdi. Kıbrıs Rum Kesimi'nde bir Ulusal Konsey bulunduğuna dikkati çeken Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
        "Onlar bütün önemli kararlarını Ulusal Konsey'de alıyor. Sadece hükümet partileri (Bir araya geldik, istediğimizi yapıyoruz) demezler.  Bütün siyasi yelpaze oraya yansır. Hep birlikte tartışırlar, hep birlikte karar alırlar, hep birlikte yürürler. KKTC'de de böyle bir Ulusal Konsey anlayışı içinde hükümetin ötesinde parlamentonun tümünü kapsayan, parlamentoyu da aşan bir dayanışma içinde yürüme ihtiyacı vardır. Bu uzlaşma ve işbirliği sadece Kıbrıs'la da sınırlı kalmamalıdır. Çünkü KKTC'nin varlığına destek olan anlaşmalar Türkiye ile de ilgilidir. O anlaşmalar TBMM'de kabul edilmiştir. O yüzden uzlaşma ihtiyacı KKTC'yi de aşan biçimde Türkiye'yi de kapsamalıdır.  TBMM'nin varlığı da dikkate alınarak Kıbrıs sorununa çözümler üretilebilmelidir."
        Baykal, TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın GKRY Lideri Tasos Papadopulos'la "Karşılıklı kahve içmesinin sorunun çözümünü sağlamayacağı" yönündeki görüşlerini yineleyerek, "Papadopulos'un muhatabı Erdoğan değildir, bunu önce Başbakan'ın anlaması gerekir" dedi. (Vatan, 23 Şubat)

    - Türkiye'de Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mete Gündoğan, "Kıbrıs sorununu AB'nin istediği şekilde çözmek için KKTC'yi yok sayma operasyonunun sürdüğünü" söyledi. Gündoğan, KKTC'deki seçimlerde "AKP politikasına angaje olmuş bir partinin birinci olduğunu" belirtti. AK Parti'nin, Kıbrıs sorununu "3 Ekim 2005'ten önce AB'nin istediği şekilde çözmek istediğini" ifade eden Gündoğan, şunları söyledi: "Aslında adım adım KKTC'yi yok sayma operasyonunun sürdüğünü biliyoruz. Bu çok tehlikeli bir gidiştir. Türkiye eğer, Kıbrıs'ta AB'nin hezeyanlarına boyun eğerse, akabinde Türk askeri 'işgalci' olarak nitelenip geri çektirilecek, böylece hem Doğu Akdeniz'i kaybetmiş olacağız, hem güney-batı sınırlarımız üzerindeki tehdit yoğunluğunu arttırmış olacağız, hem de Ortadoğu üzerindeki jeo-stratejik gücümüzü hafifletmiş olacağız." (Kıbrıs, 23 Şubat)

23 Şubat    TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanımak konusunda herhangi bir yükümlülük altına girmediğini belirterek, BM şemsiyesi altında adada adil ve kalıcı bir barış zemini oluşturulması halinde Türk tarafının çözüm için masadan kaçmayacağını söyledi.  Erdoğan, Kıbrıs ile ilgili bir süreç yaşandığına işaret ederek, "Bu süreci, iktidara geldiğimiz günden bu yana başarıyla yönettiğimizi, çözümden yana ne kadar irade koyduğumuzu biliyorsunuz" diye konuştu.
        KKTC'de yapılan seçimlerin bir önceki döneme göre daha sağlam bir hükümet yapısı ortaya çıkardığını, yapılacak bir koalisyonla birlikte artık her an risk taşıyan bir hükümet yapısı olmayacağını, daha sağlam bir yapının ortaya çıkacağını ifade eden Erdoğan,  "KKTC'deki kardeşlerimiz, bir önceki seçimden ve 24 Nisan referandumundan sonra bir kez daha çözümden yana irade sergilemiştir" görüşünü vurguladı.
        Erdoğan, bir kez daha demokratik bir olgunlukla Kıbrıs Türkü'nün haklı davasını dünyaya duyuran KKTC'yi, siyasetçileri ve halkını kutladı. Erdoğan, "İnanıyorum ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tercihleri, BM'lerden AB'ye kadar herkes tarafından hakkaniyetle bir kez daha değerlendirilecek ve KKTC'ye uygulanan izolasyon politikalarından artık vazgeçilecektir" dedi. (Kıbrıs, 24 Şubat)
       
    - Başbakan Mehmet Ali Talat, GKRY Başkanı Tasos Papadopulos'un "uzlaşmazlıkla" suçlayanın yalnız kendisi olmadığını, uluslararası camianın da aynı eleştirilerde bulunduğunu belirterek, "'Talat eleştirilerinin dozunu düşürsün, bana hakaret ediyorlar' diye açıklama yapan Papadopulos eğer görüşmelere başlayacaksa, ben tamamen susabilirim. Hiç konuşmayabilirim. Yeter ki samimi olsun" dedi.    Kendisinin Papadopulos için ağır birşey de söylemediğini, hakaret etmediğini söyleyen Talat, Papadopulos'un uzlaşmaz bir tutum takınmasını eleştirdiğini, bunu bütün dünyanın da söylediğini ifade etti.
        Papadopulos'un "uzlaşmaz olmadığını" söyleyen tek liderin AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas olduğunu kaydeden Talat, "Bunun dışında, uluslararası alanda herhangi bir ülkenin cumhurbaşkanı veya başbakanı, Papadopulos'un uzlaşıcı bir kişiliği olduğunu söylemedi. Hiç duymadım" şeklinde konuştu. Talat, "İşte mal meydanda. Severken bile boğazımızı sıkıyor. Dolayısıyla böyle bir tutumu var Papadopulos'un. Ben bunu söyledim sadece" dedi. (Kıbrıs, 24 Şubat)

    - İngiliz Avam Kamarası Dış İlişkiler Komitesi, Rum Yönetimi'nin Kıbrıs sorununu çözmek için gayret içerisinde olmadığını bildirdi. İngiliz Avam Kamarası Dış İlişkiler Komitesi ayrıca, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik görüşmelerin başlayabilmesi için, Tony Blair Hükümeti'nin tüm ilgisini Rum Yönetimi üzerinde yoğunlaştırması gerektiğini de vurguladı.   
        Rum halkının, iki kesimli bir anlaşmayı "en olası çözüm" olarak gördükleri belirtilen raporda, ancak  Rum Yönetimi'nin iki kesimli bir çözüme taraf olmadığı görüşü ifade edildi. Rumların, çıkarlarının en iyi bir şekilde görüşülerek varılan bir anlaşma sonucunda savunulacağına uluslararası topluluk tarafından inandırılması gerektiği savunulan raporda, görüşmelerin bu yaz başlayabilmesi için Rum Yönetimi'nin Annan Planı üzerindeki endişelerini açık ve net bir şekilde belirtmesi gerektiği vurgulandı.
        Rum Yönetimi'nin Kıbrıs sorununu çözmeye yönelik bir gayret içerisinde olmadığının altı çizilen raporda, bu kapsamda gayret göstermesi için Rum tarafını ikna etmenin güç olacağı görüşü dile getirildi. KKTC'deki TC kökenli vatandaşlara referandumda oy kullanma hakkının verilmesi konusunda Güney Kıbrıs'ta kuvvetli tartışmalar yaşandığını belirten İngiliz milletvekilleri, ancak referanduma sunulan Annan Planı ile TC Kökenli vatandaşların da geleceklerinin tayın edildiğini, bu nedenle bu insanların görüşünün göz ardı edilemeyeceğini vurguladı.
        Raporda ayrıca, Güney Kıbrıs'ta yaşayan Kıbrıslı Türklere oy hakkı verilmemesinin, Rum seçim yasalarını "ayrımcı" kıldığı da belirtildi. Papadopulos'un uyuşmaz tavrına atıfta bulunulan komite raporunda, "Papadopulos, Kıbrıs'ta 'hayır' diyen adam (Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş) Denktaş'ın yerini aldı" denildi.
        Rum Yönetimi'nin AB'ye tek taraflı üye olmasından sonra davranışlarının AB müktesebatına uymadığını ve işbirliğinde isteksiz davrandığı belirtilen raporda, ayrıca Rum kesiminin AB üyeliğini Türkiye ve Kıbrıs Türklerine kaşı bir avantaj olarak kullanmasının büyük bir hata olacağı uyarısında bulunuldu. Ancak raporun sonuç bölümünde, Türkiye'nin, AB'ye üye ülkelerin herhangi birsini tanımadığı veya üye ülkelerin herhangi birinde o ülkenin rızası olmadan asker bulundurduğu sürece AB'ye üye olamayacağı savunuldu.
        Raporda, Rum tarafının AB'ye üye olması, gittikçe zenginleşen ekonomileri ve yakında yüksek bir olasılıkla EURO para birimini kullanacak olmalarından dolayı bir anlaşma istemelerine çok az neden olduğu da kaydedildi. Yeşil Hat Tüzüğü'ne de değinilen komite raporunda, Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde Kuzey'den Güney'e ticareti yapılan ürünlerin taşınmasını yapacak kamyon sürücülerinin sürüş ehliyetlerinin Rum Yönetimi tarafından tanınmaması ve bu nedenle ürünlerin Güney'e taşınmasının zorlaştırılması ciddi şekilde eleştirildi.

    - GKRY'nin Eski Başkanı, Birleşik Demokratlar Hareketi (EDİ) Genel Başkanı Yorgos Vasiliu, Tasos Papadopulos'a, Başbakan Mehmet Ali Talat ile "gayri resmi bir görüşme yapması" çağrısında bulundu. Vasiliu, buzların erimesi ve görüş alışverişinde bulunulması amacıyla girişim üstlenmesi için Papadopulos'a çağrıda bulundu ve "Er ya da geç, Papadopulos Talat ile görüşecek" dedi. Papadopulos'un Talat ile "gayri resmi bir görüşme yapması" çağrısında bulunan Vasiliu, sorunun, müzakerelerin ne zaman başlayacağı yönünde olduğunu,  Rum tarafının açıkça değişiklik arzuladığını belirtmesi gerektiğini söyledi.
        "Böyle kalınması durumunda, dışarıya çözüm istemediğimiz imasını vereceğiz" diyen Vasiliu, "Talat'ın gerçekten Kıbrıs'ın yeniden birleşmesini istediğini ve Annan Planı'nda müzakere etmeye, değişiklikleri kabul etmeye hazır olduğunu, ayrıca Talat'ın 'bölünmeyle' ilgilenmediğini" belirtti. (Kıbrıs, 24 Şubat)

    - Eski Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, "Kıbrıs konusuyla ilgilenme görevi olan sadece üç garantör devlet var. Bunun dışında herhangi bir devletin Kıbrıs sorunu ile ilgilenmesine gerek de yoktur, bence izin de olmaması gerekir" dedi.
    Türkiye'nin ve Kıbrıs Rum yönetiminin Kıbrıs konusunda nasıl bir tavır alacağının henüz belli olmadığını ifade eden Ecevit, "Ancak herhalde bir durgunluk ortamına girilecektir" dedi. Ecevit şunları kaydetti:
        "Benim öteden beri Kıbrıs ile ilgili tavrım şu, Kıbrıs konusuyla ilgilenme görevi olan sadece üç garantör devlet var; Türkiye, Yunanistan, İngiltere. Bunun dışında herhangi bir devletin Kıbrıs sorunu ile ilgilenmesine gerek de yoktur, bence izni de olmaması gerekir. Çünkü bir uluslararası konuya ne kadar girişen olursa, o konu o kadar karışık hale gelir. Onun için bence bu yeni dönemde Sayın Denktaş ve KKTC Başbakanı, yetkililerle biraraya gelip bir durum değerlendirmesi yapmalılar ve bence Kıbrıs konusuna başka kimse karıştırılmamalıdır."

24 Şubat    TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimizin, soydaşlarımızın haklarını kaybettirmeyiz, olayların olumsuz gelişmesine müsaade edemeyiz" dedi. Erdoğan, GKRY'den Papadopulos'a "bir kahve içme teklifinde bulunduğunu" ancak bunun başbaşa bir görüşme olmamasını, görüşmeye, Başbakan Mehmet Ali Talat, Yunanistan Başbakanı Karamanlis ve arzu edilirse İngiltere'den bir yetkilinin katılabileceğini söylediğini kaydetti.
        GKRY'nin muhatabının kendisi değil KKTC olduğunu ifade eden Erdoğan, barış için yeşil ışık yakmak istediklerini ve bunun için de "Karamanlis, Talat ve Papadopulos ile biraraya gelelim" dediklerini belirtti.
    Erdoğan, GKRY'nin anamuhalefet partisi liderinin AK Parti yetkilileri ile görüşme talebinde bulunduklarını ve Rum Kesimi'nden gelen anamuhalefet partisi yetkilileri ile partilerarası bir görüşmede bulunduklarını söyledi.
        Kıbrıs sorununun, Birleşmiş Milletler zemininde halledilmesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "Annan Planı diye addedilen BM Planı, Güney Kıbrıs tarafında reddedildi. BM Genel Sekreteri Annan, 'siz ne istiyorsunuz, isteklerinizi bize bildirin' diyor. Ama bunu reddediyorlar. Avrupalı ülkeler ve diğer ülkeler açısından bunu anlamak mümkün değil. Ben dünkü görüşmelerimde, Avrupalı dostlarıma, 'bu aşamada bizden bir şey beklemeyin' dedim. Papadopulos ne istiyor, bunu BM'ye söylesin. BM, bu aşamada süreci başlatacaktır."  (Kıbrıs, 25 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Akritas Planı'nın yapımcısı ve uygulayıcısı olarak Rum Lider Papadopulos'un Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlayana kadar her türlü oyunu oynayabilecek bir aktör olduğunu söyledi. Kıbrıs meselesini dünya meselesi haline getirerek adaya sahip çıkma oyununun 40 yıldır netice vermediğinin kabul edilmesi gereğine dikkat çeken Denktaş, "Temennimiz Papadopulos'un artık aktörlükten vazgeçip sahte bir ünvan arkasına saklanıp bütün Kıbrıs'ı AB yoluyla ele geçirme oyunundan vazgeçmesidir" dedi. Kıbrıs sorununun çözümünde arabuluculuğu kabul etmeyen AB ile Türkiye ve Yunanistan'ın konunun BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet göreviyle halledilmesini istediğini kaydeden Denktaş, en doğru yöntemin de bu olduğunu söyledi.
        Papadopulos'un bütün Kıbrıs'ı AB yoluyla ele geçirmeye çalışmaktan vazgeçmesi gerektiğini kaydeden Dentaş, "Silahlanmaktan vazgeçmeli. Silahla hiçbirşey yapamaz. Kendi kendini vurur. Onun için 70 milyonu karşısına alacağına, 70 milyonun dostu olduğunu gösterecek girişimlere başlamalı" dedi. Rum'un öncelikle 1963-74 döneminde Kıbrıs Türkü'ne yapılan zarar ve ziyanı tazmin etmeyi kabul etmesi gerektiğini kaydeden Denktaş, bunu yapması halinde Papadopulos'un değiştiğini ve Kıbrıs Türkü'nün hükümeti olmadığı gerçeğini kabullendiğinin anlaşılacağını söyledi. (Kıbrıs, 25 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, İzmir ve İstanbul'da konferans vermek amacıyla Türkiye'ye gitti. İlk önce İzmir'e giden Cumhurbaşkanı, Ege İşadamları Derneği'nin düzenlediği Kıbrıs konulu konferansta konuşacak. İzmir'deki konferansın ardından baronun davetlisi olarak İstanbul'a geçecek olan Denktaş, burada Cumartesi günü bir konferans verecek. Cumhurbaşkanı Denktaş, aynı günün gecesi KKTC'ye dönecek. (Vatan, 25 Şubat)
   
    - Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı, Rum tarafının çözüme ulaşılmasını arzuluyorsa yapıcı tavır sergilemesi gerektiğini belirterek, ancak GKRY'nin tam aksi tutumla EOKA'cıları ödüllendirme yoluna gittiğini açıkladı. Bakanlığın konuyla ilgili yazılı açıklaması şöyle:
        "Rum Ortodoks Kilisesi, Rum Eğitim ve Kültür Bakanlığı, EOKA Anısını Yaşatma Konseyi ile EOKA Vakfı 2005 yılını 'EOKA Kurtuluş Mücadelesi Anı ve Onur Yılı' ilan ettiklerini açıklamışlardır. Söz konusu kampanyaya GKRY Lideri Papadopulos'un da destek verdiği belirtilmektedir. Bu çerçevede Papadopulos'un imzasını taşıyan onur madalyalarının 'EOKA mücadelesinin 50'inci yılı" münasebetiyle, 21 bin civarındaki EOKA mensubuna dağıtılabilmesi için gerekli, yasal düzenlemelerin yapılmakta olduğu haberleri Rum basınında yer almaktadır. Kıbrıs'ta bir uzlaşıya varılması, iki halk arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi yönünde, KKTC Hükümeti'nin benimseye geldiği olumlu tavır karşısında, GKRY'nin terörist EOKA örgütünü gündeme getirerek aksi tavır takınması dikkat çekicidir.
        Rum tarafı bir çözüme ulaşılmasını içtenlikle arzuluyor ise, başta Kıbrıs Türk Halkı olmak üzere tüm uluslararası kamuoyuna bunu açıkça göstermeli ve yapıcı bir tavır sergilemelidir. Maalesef GKRY, bunun tam aksi bir tutumla, esasen Kıbrıs Türkü'ne etnik temizlik uygulama için kurulan ve 1960 ortaklık cumhuriyetini yıkmak için de kan döken EOKA örgüt mensuplarını ödüllendirme yoluna gitmektedir. Bütün bu yaklaşımlar, Rum liderliğinin Kıbrıs'ta eşit ortaklığa dayalı bir siyasi çözümü istemekten ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Kıbrıs Türk tarafı olarak sorunun barışçıl çözüme kavuşması hedefine bağlı olduğumuzu yineler, bunun gerçekleşebilmesi için GKRY'nin barış karşıtı tutumuna uluslararası toplumun sessiz kalmaması gerektiğini bir kez daha vurgularız." (Kıbrıs, 25 Şubat)

    - Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Dış İlişkiler Danışmanı Egemen Bağış, Kıbrıs'ta yapılacak ikinci bir referandumda, ABD'nin "evet çıkmadığı takdirde KKTC'yi tanıyabiliriz" demesinin oylamaya büyük etki yapacağını söyledi. 
        Bağış, Kıbrıs Türk halkının her konudaki izolasyonunun devam ettiğini, buna son verilmesi için barış çağrısına cevap veren toplumun bir şekilde rahatlatılması gerektiğini kaydetti. Kıbrıs'ta tekrar bir referanduma gidilmesi durumunda bunun taraflara ne kazandırıp ne kaybettireceğinin çok net bir şekilde belirlenmesi gerektiğine işaret eden Bağış, "ABD'nin, Makedonya'da yaptığı gibi, (eğer evet çıkmazsa tanımayı düşünebiliriz) demesi bile eminim oradaki oylamada çok büyük etki sahibi olacaktır" dedi.  (Kıbrıs, 25 Şubat)

    - Atina'da bulunan TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın referandumlardan önce taraflara, "Bu plan üzerinde değişiklikler yapılabilir, ancak şunu unutmayın ki, lehinize bir düzenleme yapılması sizin de karşı tarafa bir taviz vermeniz anlamına gelir" dediğini hatırlattı.
        Bu yaklaşımın bugün de geçerli olduğunu vurgulayan Yakış, "Annan Planı değiştirilemez değil, tabii ki değiştirilebilir. Eğer Sayın Papadopulos ekstra bir değişiklik istiyorsa, karşılığında ne verecek? Müzakere olmadan çözüm olmaz. Tabii ki tarafların birisinin büyük önem verdiği bir konuya diğer taraf daha az önem atfediyor olabilir. Tarafların konulara verdikleri öneme göre karşılıklı bir denge bulunabilir diye düşünüyorum" dedi. (Kıbrıs, 25 Şubat)

26 Şubat    GKRY'den sonra, Yunanistan'ın da Ankara'nın "5'li Konferans" önerisini reddettiği kaydedildi. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü  Yorgos Kumuçakos, "Başbakan Erdoğan'ın beşli veya dörtlü konferans önerisiyle hemfikir değiliz. Yunanistan ve Türkiye'nin devreye girmesi, ilgili anlaşmaların öngördüğü şekilde güvenlik ve garantiler konusu tartışıldığı zaman başlar" dedi. (Kıbrıs, 27 Şubat)

    - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, "Eğer Rumların masaya uzlaşma için, bizimle bir şey paylaşmak için değil, taktik icabı oturduklarını hala anlamamışsak, bizimle bir ortaklık kurmaya, bizimle bir şey paylaşmaya ihtiyaçları olmadığını hala görememişsek, boşuna kendimizi yorarız" dedi. Denktaş, "Rumların uzlaşmaya ihtiyacı yoktur. Rum, AB yoluyla Kıbrıs'a sahip çıkmak için bir müracaat etmiştir, 1960 anlaşmalarını çiğnemiştir. İngiltere de buna çanak tutmuştur. Bütün mesele budur. Bunun karşısında yapılması gereken şey, bizim Genel Sekreter'le buluşup, masaya oturma şartlarını büyük bir samimiyetle ortaya koymamızdır" şeklinde konuştu. 
        Denktaş, ''Türk Hükümeti'nin Kıbrıs Rum idaresini meşru hükümet olarak tanımayacağı, KKTC'yi tanımaya devam edeceği sözü, bizim açımızdan milli senet olarak kabul edilmekte'' dedi.    
        Denktaş, ''Kıbrıs meselesi heyecan meselesidir. Milli bir dava ise Annan Planı meselesi değildir'' diye konuştu. Kıbrıs meselesinin ''Yunan'a ve Rum'a bırakalım'' denilemeyeceğini, bunu birkaç köşeyazarından başka söyleyenin olduğunu da düşünmediğini kaydeden Denktaş, Kıbrıs meselesinin 1960 anlaşmaları ile hukuki bir mesele olduğunu vurguladı. 
        Denktaş, yıllardır kendilerinin ''Türkiye ne derse o olur'' dediklerini ifade ederek, ''Anavatan böyle istedi, böyle yaptık diyorlar. 'Evet' dendiğinde Türkiye'nin önünde engeller kalkacak zannedildi. Ama Türkiye'nin önüne, önü açık, 10-15 yıllık bir süreç konuldu. Türkiye'nin AB'ne 10-15 yıl sonra da girip girmeyeceği belli değil. Kıbrıs'ı ver, öyle gir diyorlar'' şeklinde konuştu. (Kıbrıs, 27 Şubat)

27 Şubat    Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Türkiye hükümetinin, Rum idaresini, anlaşma olmadan tanımayacağı; KKTC'yi tanımaya, desteklemeye  devam edeceği ve ambargo ile izolasyonlar kaldırılmadan yeniden görüşmelerin başlamasının doğru olmayacağı yönündeki beyanlarının Kıbrıs Türkü'ne ümit vermekte olduğunu vurguladı. Rum idaresinin sicilinin dünyaya duyurulması gereği üzerinde duran Denktaş, "Biz Türkiye her sıkıştığında, Rumların geçmişini, sicilini ve hiçbir şekilde bu insanların meşru Kıbrıs hükümeti olamayacağını gündemde tutmamız gerekir" dedi. (Vatan, 28 Şubat)

    - Başbakan Mehmet Ali Talat, GKRY Başkanı Tasos Papadopulos'un ancak izolasyonların kalkmasıyla müzakere masasına geri dönebileceğini söyledi. Talat, Uluslararası toplumun Papadopulos'u laflarla değil, Kıbrıslı Türklere yönelik uygulanan izolasyonları kaldırması çerçevesinde, müzakerelere çağırması gerektiğini belirtti. Talat, "Düne kadar müzakerelere geri dönmesi için Papadopulos'a çağrı yaptık ancak bunu red etti. Şu anda aynı çağrıyı tekrarlıyorum ve olumlu yanıt bekliyorum. Şu anda Kıbrıslı Türkler barışı destekleyen partileri desteklerken, uluslararası toplum duraksamamalıdır. Yeni bir çabanın eşiğindeyiz ve bu sonuçlara, bu gidişata yardımcı olacak" şeklinde konuştu. (Kıbrıs, 28 Şubat)

    - GKRY lideri Tasos Papadopulos, Türkiye'nin yakın zamanda GKRY ile müzakerelere başlamak zorunda kalacağını ve Rum Yönetimi'nin Annan planında daha iyi maddeler elde etmek için karşılık vermesinin sözkonusu olmadığını söyledi. Papadopulos, "Biz yeniden birleşme çözümü istiyoruz. Ayrıca Kıbrıs sorunu, askerlerin çekilmesi, yerleşikler ve Türkiye'nin müdahale hakkı istediği garantörlük anlaşmaları gibi Türkiye'nin sorumluluğunda olan boyutlar da içermektedir. Bu konular, Sn. Talat'ın tek başına kararlar alamayacağı konulardır" şeklinde konuştu. (Kıbrıs, 28 Şubat)

    - DİSİ Başkanı Nikos Anastasiadis, "Çan yeniden birleşme için değil, taksim için çalıyor" dedi. Anastasiadis, "girişimler olmaksızın zamanın geçmesine izin verdikleri sürece oldu bittilerin güçlendiğini, girişimlerin ve diyaloğun eksik olmaya devam ettiği sürece durumun tehlikeli bir biçimde durgunlaşacağını" ifade ederek "30 yıldan beridir ilk kez işgal ve istila kurbanının, uluslararası toplumun ilgisizliğiyle haksız da olsa karşılaştığını" iddia etti. Anastasiadis, "Çalan çanın, hareketsizlik içerisinde birleşmeye değil taksime doğru gidileceğini gösterdiğini, Papadopulos'un ise bu çanı ancak zamanın aleyhlerine işlediğini kabul ettiğinde duymuş olduğunu" ifade ederek "konunun ise, kendilerinin ne yapacakları olduğunu" sözlerine ekledi. (Kıbrıs, 28 Şubat)

    - ABD'nin Güney Kıbrıs Büyükelçisi Michael Klosson, Amerikalı işadamlarının KKTC'yi ziyaretiyle ilgili olarak, bu ziyaretin daha geniş çerçevede görülmesi gerektiğini, gelecekteki bir çözümün, iki taraf arasındaki ekonomik farklılıklardan bir fayda görmeyeceğini belirtti. Klosson, ABD, AB ve Rum yönetiminin, Kıbrıs Türk ekonomisinin geliştirilmesini cesaretlendirmeleri gerektiğini ifade etti. (Kıbrıs, 28 Şubat)

28 Şubat    Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Türkiye'nin KKTC'yi tanımaktan vazgeçmesini beklemediklerini, ancak AB yolunda karşılaşacağı baskı ve oyunlar yüzünden atacağı adımlardan dolayı tereddüt ve endişe duyduklarını söyledi. AB'nin seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmesini tehlikeli bulduğunu belirten Denktaş, halkın birleşmeden yana olduğunu ancak iki eşit varlığın göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı. Denktaş, şöyle konuştu:
        "Ben bunu sırat köprüsünde yürümeye benzetirim. Türkiye'nin bir sözü bizi ya ihya eder, ya da mahveder. O söz de şudur: 'KKTC'yi tanımaktan vazgeçtim, Kıbrıs Türklerinin bağımsızlığını, egemenliğini savunmaya devam etmeyeceğim.' Bu sözü Türkiye'nin söyleyeceğini zannetmiyoruz, böyle birşey beklemiyoruz ama öyle bir yola girmişlerdir ki 15 yıllık AB yoluna, bu yolda karşılaşacakları baskılar, oyunlar neticesinde atacakları adımlar bizi nereye götürebilir diye çok tereddüt içindeyiz ve endişeliyiz.
        Düne kadar Türk hükümetinin söylediği bizi tatmin etmektedir. O da şudur: Biz Ankara protokolünü genişletip son 10 ülkeyi de gümrük birliğine alırız ama Rum idaresini meşru Kıbrıs hükümeti olarak tanımayız. KKTC'yi tanımaya ve desteklemeye devam edeceğiz." (Kıbrıs, 1 Mart)
   
    - TC Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, KKTC'ye yönelik halen AB'de bekleyen 2 tüzüğün çıkartılması gerektiğine işaret ederek, bunlarla ilgili çok iyi bir anlayışa vardıklarını, Lüksemburglu bakanın da net görüşlerini dile getirdiğini söyledi. Gül, Schmit ile görüşmesinde, açıklık getirilmesi gereken konuları netleştirdiklerini, bundan sonra yapılacak işlere Türkiye ve AB'nin çok süratli şekilde devam edeceğini kaydetti.
        Gül, Türkiye-AB Troykası toplantısının düzenleneceğini de hatırlatarak, bu toplantıdan önce AB dönem başkanlığını temsilen Lüksemburglu bakanın Ankara'ya gelmesinin iyi olduğunu belirtti.

    - Lüksemburg Dışişleri ve Göç Delege Bakanı Nicholas Schmit, KKTC'ye yönelik iki tüzüğe ilişkin ne gibi bir çalışma içinde olacaklarının sorulması üzerine de bunun son derece önemli bir konu olduğunu, bu konuyu da ele aldıklarını söyleyerek, şöyle konuştu:
        "Lüksemburg dönem başkanlığı hiç şüphesiz kendini ilerleme sağlanmasına adamıştır. Bu iki düzenlemenin kabul edilmesi hedefleniyor. Biliyoruz bazı sorunlar yaşanıyor ama bundan vazgeçmeyeceğiz. İki düzenlemenin de birbiriyle bağlantılı olduğunu biliyoruz. Tüm tarafları buna ikna etmeye çalışıyoruz, ilerleme kaydedilebilir, bu tüm tarafların çıkarına olur. Brüksel'de bununla ilgili çalışmalar devam ediyor." (Vatan, 1 Mart)

    - GKRY Başkanı Tasos Papadopulos, Annan planında değişikliklerin yanısıra, bu değişikliklerin kabul edilmesi için Rum tarafının, bunların karşılıklarını da sunmasının BM'nin eskiden beri bilinen tutumu olduğunu söyledi. (Kıbrıs, 1 Mart)

    - Yunanistan'ın eski Cumhurbaşkanı Kostis Stefanopulos, 24 Nisan referandumunda hayır çıkmasının sorumluluğunu dolaylı ancak net şekilde Papadopulos'a yükledi. Rumların "hayırının" bir basamak teşkil ettiğini savunan Stefanopulos, referandum öncesinde Kıbrıs Rumlarına duygularıyla hareket etmeme tavsiyesinde bulunduğunu, ancak sonuç itibarıyla duygularıyla hareket ettiklerini, Papadopulos'un ise buna önemli katkı koyduğunu belirtti. Yunan Stefanopulos şöyle dedi: "Kıbrıs Rum halkı duygusal kriterlere göre oy kullandı. Sayın Papadopulos çıkıp da 'Ben devlet teslim aldım ve toplum teslim edemem' deyince halkın da duygusal kriterlere göre oyunu kullandığı açıktı. Papadopulos bunu ilk andan biliyordu. Kıbrıslıların duygularına yükleme yaptı. Belki de haklıydılar. Ancak şimdi çok büyük zorluklarla karşılaşıyoruz. Bunlar arasında müzakere tarihi verilmesi tartışmaları öncesinde Kıbrıs'ın Türkiye tarafından tanınmaması da bulunuyor" (Kıbrıs, 1 Mart)
 
*